33 Yıl Sonra Şampiyon: Hiçbir Şehir, Kahramanlarını Napoli Gibi Sevemez
Paolo Sorrentino, dokuz yıl önce Yabancı Dilde En İyi Film Oscarı'nı almak üzere sahneye çıktığında ilham kaynaklarına teşekkür etmek istedi: Federico Fellini, J.R.R. Tolkien, Martin Scorsese ve Diego Armando Maradona. Bir Napolilinin Diego'yu unutması zaten düşünülemezdi ve "Maradona hayatımı kurtardı." diyen İtalyan film yönetmeni için de durum farklı değildi.
Napoli'nin zaferlerle dolu yıllarında Sorrentino, babası Sasa'ya, takımı deplasmanda takip etmesine izin vermesi için âdeta yalvarırdı. Bir Pazar günü, Maradona'yı Empoli deplasmanında izlemek üzere Abruzzo'daki yazlık evlerinden ayrıldı. Döndüğünde kapıyı çaldı ancak kimse açmadı. Bir komşusu, acı haberi Sorrentino'ya verdi. Ailesi, karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Napoli'de hâlen bilinen adıyla "D10S" (10 numaralı forma giyen Tanrı) yani Maradona, Sorrentino'nun da ailesiyle aynı kaderi paylaşmasını önlemek için araya girmişti. Arjantinli futbolcu, daha sonra İtalyan yönetmenin çalışmalarında ilah ve sanatçı olarak sık sık kendine yer buldu.
"Onu hiç tanımasam da arkadaşımdı. Tıpkı Pino Daniele'nin (Napolili usta müzisyen) müzikte, Massimo Troisi'nin (Napolili usta komedyen) sinemada ortaya koyduğu eserler gibi Maradona da dünyaya futbolunu armağan etti." - Paolo Sorrentino
Son lig şampiyonluğundan sonraki 33 yıl içerisinde Serie A'yı tekrar kazanmak, bu dünyadan olmadığı düşünülen Diego gibi bir oyuncunun yokluğunda imkansız gibi görünüyordu. Bu yüzdendir ki Maradona'ya hâlen bir aziz gibi saygı gösteriliyor. Hayatıyla ilgili sergiler, müzelerden çok kiliselerde açılıyor. Hayranları, Maradona’nın duvar resimlerinin bulunduğu İspanyol Mahallesi'ni ziyaret ederek onu anıyor. Rasyonelliğin yerini büyülü gerçekçilik alıyor.
![]() |
Doğaüstü olaylara inanış had safhadaydı. Öyle ki Sorrentino bile yönetmenliğini yaptığı "The Young Pope" (Genç Papa) adlı televizyon dizisinden bir sahneyi, çalıştığı ekibe uğursuzluk getirmesinden endişelendiği için silmişti. Sahne, Napoli taraftarı kardinal Angelo Voiello'yu bir çeşmenin altında şampiyonluğu kutlarken gösteriyordu.
Napoli'yi ziyaret edenlerin, kendilerini neyin beklediğini ve tüm bunların ne anlama geldiğini bilmemeleri muhtemel. Diego Armando Maradona Stadyumu'na bakan bir apartmanın balkonunda haftalardır "2022-23 İtalya Şampiyonu" yazan bir pankart asılı duruyor. Giulio Cesare Sokak'taki pazar tezgâhlarında, İtalyan bayrağının renklerinde lav püskürten Vezüv Yanardağı'nı gösteren tişörtler satılıyor. Bir barın mavi LED ışıklarla aydınlatılan kalp şeklindeki girişine, üzerinde "3" yazan (Napoli'nin üçüncü lig şampiyonluğu) üç renkli bir bayrak sabitlenmiş. Bayrakları şehrin her yerinde görmek mümkün. Mavi ve beyaz flamalar tüm sokaklarda dalgalanıyor.
Artık şampiyonluğun kaybedilebileceğine dair hiçbir korku yoktu. Geçtiğimiz hafta sonuna 17 puan farkla lider giren Napoli takımı, şehrin "17" ile ilgili endişelerini de gidermişti. Rüyaların yorumlandığı ve tombalada oynanmak üzere sayılara dönüştürüldüğü "Neapolitan Smorfia" adlı kitapta yazdığı gibi 17 sayısının uğursuzluk getirdiğine dair bir inanış vardı. Ancak Pazar günü iç sahada Salernitana'nın partiyi erteleten beraberliği bile fazla umutsuzluğa neden olmadı. Luciano Spalletti, "Demek ki şampiyonluk kutlamaları daha uzun sürecek." diyerek skora iyi tarafından baktı. Slovenya sınırına yakın Udine'deki geceyi sıcak tutan da bu histi. Victor Osimhen, o gece Udine'de şampiyonluğu getiren golü attı.
Bu şampiyonluk, Tanrının Eli'nin mucizevi dokunuşundansa laneti kıran bir şaheser olarak düşünülebilir çünkü kazanmak için hiçbir ilahi yardıma gerek kalmamıştı.
Napoli'nin film yapımcısı sahibi Aurelio De Laurentiis'in, bu hikâyesi bol şampiyonluğun film haklarını kendi stüdyosu Filmauro için elinde tutacağına şüphe yok. İtalyan yapımcının babası Luigi ve amcası Dino, Pompeii'den önceki son durak olan Torre Annunziata'daki Vezüv'ün gölgesinde büyümüştü. Dino, Fellini'nin Oscar ödüllü filmlerinin yanı sıra Serpico'nun da yapımcılığını üstlenmişti. Küçük bir hatırlatmada bulunmak gerekirse; Quentin Tarantino'nun "Once Upon A Time in Hollywood" filmi de Dino'nun, ABD'li film yıldızlarını film yapım maliyetlerinin Los Angeles'takinden çok daha düşük olduğu Roma'ya çektiği dönemde geçiyordu.
Ölümsüz Şehir'de (Roma) büyüyen Aurelio'ya Napoli tutkusunu aşılayan, onu Fuorigrotta'daki (Diego Armando Maradona Stadyumu'nun bulunduğu mahalle) maçlara götüren kişi babasıydı. Aurelio uzun zaman boyunca kulübü satın almanın hayalini kurdu. Kulübün Serie A'dan düşüşünden 1 yıl sonra, 1999'daki satın alma denemesi başarılı olmadı. Konu mahkemeye taşındı ve De Laurentiis istemeyerek de olsa bu fikrinden vazgeçmek durumunda kaldı. Beş yıl sonra, daha da zor günler geçiren kulüp iflas sürecindeydi. De Laurentiis buna inanamadı. "İflas mı?" dedi şaşkınlıkla. İşte o an fırsat, ayağına gelmişti. Kırmızı halıyı ve Hollywood'u terk ederek kendini Serie C'nin ateşli tribünlerin içine bıraktı. Alışık olmadığı, bambaşka bir hayata adım atmıştı.
Yapımcılığını üstlendiği, başrollerini Angelina Jolie, Jude Law ve Gwyneth Paltrow'un paylaştığı "Sky Captain and the World of Tomorrow" filmi o sırada post prodüksiyon aşamasındaydı ve prömiyer yapmak üzereydi. Napoli'yi yeniden ayağa kaldırmak için çalışmalara başlayan De Laurentiis, İtalya'ya dönerken sinema yıldızlarını kaprisli davranışlardan uzak durmaları konusunda uyarmaktan da geri kalmadı. Kulübün devriyle ilgili anlaşmayı Capri Adası'nda yaptı. De Laurentiis anlaşmaya o kadar odaklanmıştı ki aktör Danny DeVito'ya verdiği adada buluşma sözünü bile yerine getiremedi. Dahası, Napoli projesini gizlilik içinde yürütmek için eşi Jacqueline ve çocuklarının yanından sıvışmaktan kaçınmadı.
"Napoli yok olmak üzereydi." dedi, De Laurentiis. Capri'de noter aradı ama bulamadı. Hemen bir tekneyle Napoli'ye gitti ve 32 milyon euro ödeyerek kulübü satın aldı. Eline geçen ise bir kâğıt yığınından ibaretti. Napoli'den geriye sadece ismi kalmıştı. 2004'te, Eylül'ün ilk haftasında sezon başlamak üzereydi. Napoli'nin, Maradona zamanında Paradiso (Cennet) adı verilen Soccavo'daki eski antrenman sahası terk edilmiş ve perişan bir haldeydi.
"Formaları köşedeki dükkandan aldık. Kadroyu kurmakta geç kalmıştık. Antrenmanlarımızı da Paestum'daki bir otelin sahalarında yaptık. Futbolla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Film endüstrisinden geliyordum. Okulda basketbol oynardım." - Aurelio De Laurentiis
Üçüncü ligde yer alan Napoli, De Laurentiis ile geçen ilk sezonun sonunda play-off'ta Avellino'ya kaybetti. Napoli taraftarları son 20 yılda birçok seye tanıklık etti. Takımları tekrar Serie A'ya yükseldi, 13 yıl aradan sonra tekrar Avrupa kupalarına katıldı ve ilk kez Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etti. Rafa Benitez ve Gennaro Gattuso yönetiminde üç kez İtalya Kupası zaferi yaşadılar. Kulübün Serie A'ya dönüşündeki sembol isimlerden Roberto "Pampa" Sosa'nın formalarına hücum ettiler. "Üç Tenor" olarak tanımladıkları Marek Hamsik, Ezequiel Lavezzi ve Edinson Cavani için şarkılar yazdılar. 1988'den sonra Juventus'a karşı ilk deplasman galibiyetinin gelmesinde pay sahibi olan Jesus Datolo'yu idolleştirdiler. Lorenzo Insigne ile sahada kendilerinden birini buldular. Ligde bir sezonda en fazla gol atan oyuncu rekorunu kırdıktan sonraki yaz Juventus'a giden "hain" Gonzalo Higuain'i lanetlediler. Onun yerine koydukları ve evlatları gibi gördükleri Dries 'Ciro' Mertens ise kulüp tarihinin en golcü ismi oldu.
Bu kadroların hiçbiri ligi kazanamadı. Pep Guardiola ve Arrigo Sacchi'nin övgüsünü alan Maurizio Sarri döneminde dahi bunu başaramadılar. Şampiyonluğa çok yaklaştıkları 2017/18 sezonunda topladıkları 91 puan bile ligi 10 yıldır domine eden Juventus'u geçmelerine yetmedi. "Bu Napoli takımı da başaramadıysa artık hiçbir zaman kazanamazlar." görüşü yaygınlaştı. Sarri, "Futbol tarihinde, bir dönemi tanımlayan takımlar vardır. 1970'ler deyince insanlar Dünya Kupası'nı kazananları değil, dönemin Hollanda takımını hatırlıyor. Bu Napoli takımının da 20 yıl sonra dahi hatırlanacağına inanıyorum." diyerek kendini teselli ediyordu.
Napoli geçmişte -özellikle 1975'te Luis Vinicio yönetiminde- tutkulu, akıcı ve ezber bozan bir futbol oynasa da kuzeyli takımların tecrübesi ve sertliğinden yoksundu. O dönemde İtalyan futbolunun kimliği üzerindeki kuzey-güney çatışmasını kupalar ve zaferin yöntemi belirledi. Napoli ve güneyin oyun tarzının futboldaki kaderi "güzel oynarak kaybedenler" olmuştu. Bir Napolili olan güneyli spor yazarı Antonio Ghirelli; Milan ve Inter'in catenaccio taktiğiyle Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasından hareketle defansif oyunu savunan kuzeyli meslektaşı Gianni Brera ile aynı fikirde değildi. Futbolun temelinde kontratak ve defansif oyunun olduğunu söyleyen Brera'ya göre bu anlayış, İtalyan futbolunu başarıya ulaştıracak tek yoldu. Tartışmanın diğer tarafındaki Ghirelli ise güçlü kalemini bu çıkarıma karşı kullanmıştı.
Luciano Spalletti'nin göreve getirilmesi, Napoli’nin geçmişten gelen "güzel oyun" kimliğiyle örtüşen bir karardı. Kendisinin devrimsel Roma takımı, 2008'de sezonun son haftasında bir saat boyunca şampiyonluk yarışını önde götürdü. Ancak toparlanan Inter, yağmurlu Parma deplasmanında kupaya uzandı. Kulüpteki ikinci döneminde, 2017'de, topladıkları 87 puan ve Edin Dzeko'nun ligdeki 29 golü Juventus'tan şampiyonluğu almaya yetmedi. Bu durumu anlayabilecek biri varsa o da Sarri'dir.
De Laurentiis, 20 Ocak 2021'de Spalletti'nin Bosco Verticale'deki (Milano'nun Dikey Ormanı) evini aradı. Bu görüşmeyi, o dönem yedi lig maçında üç galibiyet alabilen Napoli'nin teknik direktörü Gennaro Gattuso'dan habersiz yapmıştı. Spalletti, Inter'den maaş almaya devam ediyordu ancak kulüpten ayrılmıştı. İtalyan teknik direktör ve ekibi, Inter'in Şampiyonlar Ligi hasretini dindirdikleri için yeni bir sözleşmeyle ödüllendirildikten aylar sonra 25.8 milyon euro tazminat ödenerek görevden alındı. Inter'in yeni CEO'su Beppe Marotta, kendilerini Serie A şampiyonluğuna ulaştıracağından emin olduğu Antonio Conte'yi takımın başına getirmek için Spalletti ile yollarını ayırmıştı. Bu, Spalletti'nin lig şampiyonluğunu kazanabilecek yeteneğe sahip olduğuna inanmadığının da göstergesiydi.
Erkek kardeşi Marcello'nun vefat ettiği dönemde düşüncesizce kovulan Spalletti, Toskana'daki çiftliğine çekildi. Burada şarap üretti, ata bindi ve ördeklerini besledi. Kabul etmesi durumunda yeni görevi belliydi.
"Aurelio ile ilk görüşmemizde bana geçiş sürecindeki Napoli'yi teklif etti. Hesapların dengelenmesi ve kadronun gençleştirilmesi gerekiyordu. İki yıldır uzak kaldığımız Şampiyonlar Ligi'ne tekrar katılmalıydık. Oyuncularımızı parlatmak için iyi futbol oynamalıydık çünkü son iki yılda alınan sonuçlardan dolayı kimsenin ilgisini çekmiyorlardı." - Luciano Spalletti
De Laurentiis, kendi itirafına göre, Covid döneminde kendini kaptırıp Victor Osimhen'i 75 milyon euro karşılığında kadroya katarak kulüp tarihinin en pahalı transferini yaptı. Salgın nedeniyle kapanmaların devam ettiği, yeni varyantların ortaya çıktığı ve yine Şampiyonlar Ligi vizesi alınamayan bir döneme denk gelmişti. Savcıların bu transferle ilgili soruşturması ise devam ediyor.
Gattuso'nun Napoli kariyeri, ligin son haftasında iddiasız Verona'yı yenemeyip Şampiyonlar Ligi biletini kaçırdıkları maçla bitti. Napoli'nin kaderi kendi elindeydi ancak başaramadılar. Taraftarlar hayal kırıklığına uğradı. Spalletti taraftarın Napoli'ye olan aşkını yeniden alevlendirmeyi umuyordu. Tanıtım toplantısında takımın, şehri yansıttığından bahsetti: anı yaşayan, muzip ve zorlukların üstesinden gelebilen 11 yaramaz...
Spaletti, antrenman yeleklerinin arkasına Napoli'nin tribünlerindeki bir tezahüratın ilk sözlerini yazdırdı: "Senin için orada olacağım. Pes etme. Kalplerimizde bir hayal var. Napoli'nin yeniden şampiyon olması." Spalletti'nin henüz ilk sezonunda bunun sinyallerini verdiler. Ligde çıktıkları ilk sekiz maçı kazandılar. Son şampiyon Inter ile San Siro'da oynadıkları maça kadar mağlubiyet görmediler.
Inter karşısında Zielinski ile öne geçseler de sonrasında işler ters gitti. Osimhen, Milan Skriniar ile çarpışmasında gözüne aldığı darbe nedeniyle aylarca sahalardan uzak kaldı. Ligde üst üste alınan üç iç saha mağlubiyeti coşkuyu azalttı. Ocak ayının büyük bölümünde, Afrika Uluslar Kupası'na giden Kalidou Koulibally ve Andre-Frank Zambo Anguissa'dan yoksun kaldılar. Duruma öfkelenen De Laurentiis, turnuvada oynamayacaklarına söz vermedikleri sürece Afrikalı oyuncuları transfer etmeyeceğini söyledi. Bir diğer problem ise sözleşmesi sona eren futbolculardı. Insigne, Juventus maçından iki günce önce Roma'da bir otelde Toronto FC'ye imza atarken görüntülendi. Taraftarın sevgilisi Mertens, takımda kalmak için maaşında kesintiye gitmeyi önermesine rağmen kulüp tarafından sözleşmesindeki opsiyonun kullanılmamasını tuhaf buldu.
Mart ayına zirvede giren Napoli, belalısı Milan'a 1-0 yenilince liderliği kaybetti. "O maçı kazansaydık her şey değişirdi." diyor Mertens. Garip bir atmosfer yaratılmıştı. Sezon başında Napoli şampiyonluk hedefiyle yola çıkmamıştı. Amaç Şampiyonlar Ligi'ne katılmaktı ve bunu da 5. sıradaki rakiplerine 15 puan fark atarak zorlanmadan başardılar.
Ancak kaçan şampiyonluk fırsatının yarattığı hayal kırıklığı açıkça hissediliyordu. Spalletti'nin, çok sevdiği Fiat Panda arabası da çalınmıştı. Stadyumun dışına asılan pankartta, "İstifa edersen arabanı sana geri veririz." yazıyordu. Spalletti esprili bir dille cevap verdi: "Arabayı ne durumda geri vereceklerine bağlı. Kaç kilometre yaptıklarına ve lastiklerin durumuna bakmam lazım. Ayrıca Pino Daniele çok sevdiğim bir şarkıcı. Onun CD'si kaybolduysa geri almam."
Sassuolo'yu 6-1 mağlup ettikleri 35. haftadaki iç saha maçı sırasında tribünlerin De Laurentiis'e yönelik kötü tezahüratları, stadyum hoparlörlerinden verilen yapay ıslıklarla bastırıldı. Başkan, Napoli'yi dipten alıp yarışmacı bir kulübe dönüştürürken bir nevi kurtarıcı rolü üstlenmiş ve Higuain (€39M), Hirving Lozano (€45M), Osimhen (€75M) gibi rekor bedelli transferler de gerçekleştirmişti ancak bunlara rağmen tribünler onun hiçbir zaman gerekenden fazlasını harcamadığını düşündüler.
Bilet fiyatları konusundaki protestolar bu sezon da devam etti. Serie A'da geçirdiği 16 sezonun 10'unda kâr etmesi, başkana olan tepkiyi hafifletmedi. Özellikle De Laurentiis'in Filmauro stüdyosunun elde ettiği gelirin %92'sini sinema değil de futbolun oluşturması, kulübün onun için her şeyden önce bir iş olduğu izlenimini yarattı. Taraftarlar, masrafların kısılmasını (kulübün maaş bütçesi %15 düşürülmüştü) tutkunun azalmasına bağladıklarından Napoli'deki yaz temizliğini iyiye işaret olarak görmediler. Spalletti, Dolomitler'deki yaz kampında konuşurken taraftarlar kendisine sataştı. "Uyan!" diye bağırdılar. "Kapa çeneni! Şunu susturur musunuz?" diye cevap verdi Spalletti.
İtalyan teknik direktör takımdan ayrılan oyuncuları sayıyordu: kaledeki ilk tercihi David Ospina, hızlı ancak sakatlıklardan iyi dönemeyen sol bek Faouzi Ghoulam, uzun şutlarıyla etkili teknik orta saha oyuncusu Fabian Ruiz. Bunların yanında "Komutan" Koulibaly, Lorenzo "Muhteşem" Insigne ve Napolililere duyduğu sevginin bir göstergesi olarak oğluna 'Ciro' ismini veren Mertens gibi bir kulüp efsanesi de başka ülkelerin yolunu tutmuştu.
"Kimse bize inanmadı. Belki inanan birkaç kişi olmuştur ama transfer dönemimizle ilgili yaygın görüşe ve memnuniyetsizlik dalgasına karşı çıkacak kadar fazla değillerdi. Neredeyse hiç kimse imza attırdığımız oyuncuları tanımıyordu." - Aurelio De Laurentiis
Fenerbahçe'den stoper Kim Min-jae ve Dinamo Batumi'den Avrupa futbolunda sezonun parlayan yıldızı olacak kanat oyuncusu Khvicha Kvaratskhelia'yı transfer ettiler. "Bir Gürcü ve bir Güney Koreli. Kulağa bir fıkranın ilk cümlesi gibi geliyor." diyerek güldü De Laurentiis.
![]() |
Ancak birer espri malzemesi olmak yerine zirveye çıktılar. Napoli ligi domine etti. Rakipleri Ekim ayına kadar onlara eşlik etti ancak sonrasında takibi sürdüremediler. Dünya Kupası arasına 8 puan farkla lider girdiler. İlk devre sonunda ise fark çift hanelere çıktı. Dünya Kupası dönüşünden sonraki ilk maçta 1-0’lık Inter yenilgisiyle beliren endişeler, Juventus'a yaşattıkları hezimetle ortadan kalktı. 5-1'lik unutulmaz zafer, 1990'dan bu yana Juventus'a karşı aldıkları en farklı galibiyet oldu. Napoli, ligdeki diğer takımlardan ayrı bir seviyedeydi. Öyle ki 1940'ların sonundaki efsane Torino'ya ait en erken şampiyonluk rekorunu kırmanın eşiğindeydiler.
Kıyasıya geçmesi beklenen şampiyonluk yarışı çekişmeden uzaktı. Son şampiyon Milan, önceki sezonki temposundan uzak olunca Napoli'ye ayak uyduramadı. Geçtiğimiz yıl son haftaya kadar şampiyonluğu kovalayan Inter'in, Romelu Lukaku'nun kulübe dönüşüyle daha iyi olması bekleniyordu ancak Serie A'da işler onlar açısından iyi gitmedi. Juventus, mali usulsüzlük nedenli bir skandalla çalkalandı. Önceki yıllarda yarışın sonunu getirmekte zorlanan Napoli için problemsiz bir sezon oluyordu. Napoli maruz kaldığı ayrımcılığa karşı onları savunacak bir isyancı lidere, başka bir Masaniello veya Maradona'ya bu kez gerek duymadı. Bir mucizeye ihtiyaçları yoktu. Oynadıkları muhteşem futbol yeterli olmuştu.
Napoli; Koulibaly, Insigne ve Mertens'le yollarını ayırmaya karar vererek kaybedilen lig şampiyonluklarının yol açtığı duygusal tahribattan kurtulmuştu. Yenilenen, tazelenen Napoli korkusuzdu ve sürpriz unsuru barındırıyordu. Takım, Serie A'nın en iyi savunması olmaya devam etti ancak bunu farklı şekilde yaptı. Kaleci Alex Meret, oyunu başlatırken kısa pasa Ospina'ya oranla daha az başvurdu. Önde konumlandırılan savunma çizgisindeki defans dörtlüsü, oyun kurma konusunda daha fazla sorumluluk üstlendi. "Karayip Korsanları" filminden bir figüran gibi görünen Mario Rui, sol bekte âdeta bir 10 numara rolündeydi. Kim ise Spalletti'ye göre dünyanın en iyi stoperi.
"Kim Min-jae tam bir canavar. Tehlikeyi sezdiğinde her şeyi daha hızlı yapıyor. Her zaman oynamak istiyor. Antrenmanda yedeklerimizin maçına bile katılıyor. Bunu engellemeliyim." - Luciano Spalletti
Öte yandan orta saha oyuncuları birbirlerini mükemmel tamamlıyor. Napoli, İtalya'da maç başına ortalama %60 topa sahip olma oranı ve 600'den fazla pasla oynayan tek takım. Topu Stanislav Lobotka'ya ulaştırmak bu sezon hücumdaki en güvenli yollardan biri oldu.
"Lobotka bize boş alanlara hücum etme şansı veriyor. Iniesta gibi oynuyor. Yakalanması kolay görünüyor ama sizden kurtuluyor ve hızlanıyor." - Luciano Spalletti
Bu sezon Napoli'nin hücum şekli de değişti. Geçen yıl Insigne ve Ruiz, uzaktan gol atma eğilimindeydiler. Ceza sahası dışından atılan gollerde Napoli'yi (13 gol) sadece Manchester City (15 gol) geçebilmişti. Bu yıl ise uzaktan şut girişimleri %20 azaldı. Öyle ki Kvaratskhelia'nın Monza'ya attığı harika gol dışında başka örnek yoktu.
Açıklamasına gelince öncelikle Kvaratskhelia, Insigne'den farklı bir dripling stiline sahip. Gürcü kanat, içeri katedip sağına vurmak yerine ceza sahasına girerek faul almaya veya kalenin yakınında bir boşluk bulmaya çalışıyor. İkincisi; Osimhen gibi hem savunma arkasına sarkabilen ve hızlı hem de Mertens'in aksine hava toplarında etkili bir golcüye sahipler. Ortaların geçen sezona oranla %30 kadar artması sürpriz değil. Napoli’nin Serie A'da attığı gollerin 17'si kafa vuruşlarından geldi. Rakipleri çaresiz bırakıyorlar. Geride beklediğinizde Kvaratskhelia sizi geçip defansın arkasına bir pasla veya havadan bir topla Osimhen'i buluyor. Önde baskı yapmanız halinde ise Osimhen'in hızına yetişmek için uğraşıyorsunuz. Bununla da bitmiyor: bu sezon duran toplardan da 22 gol kaydettiler. Asla güvende değilsiniz.
Serie A'da gol krallığı tacını takan ilk Afrikalı oyuncu olan Osimhen formsuz dönemler de geçirdi ancak takım bundan fazla etkilenmedi. Yedekten gelen oyuncular bu sezon 15 gol kaydetti. Bu gollerin bazıları büyük maçlarda geldi. Birincisi, Napoli'nin sezondaki ilk dikkat çekici performansını gösterdiği Liverpool maçıydı. Osimhen'in yerine giren Giovanni Simeone ağları havalandırdı. Yine Simeone, son şampiyon Milan'a karşı San Siro'da oynanan karşılaşmada galibiyet golünü attı. Amsterdam'da Ajax'ı bozguna uğrattıkları 6-1'lik maçta öne çıkan isim Giacomo Raspadori'ydi. En unutulmazı ise 23 Nisan'da, Torino'da Juventus'a karşı uzatma dakikalarında galibiyeti getiren ve şampiyonluk kutlamalarını başlatan goldü. 2009/10 sezonun beri ilk kez bir sezonda Juventus'u iki maçta da yendiler. Maçtan sonra Napoli'ye dönüşlerindeki karşılama, şampiyonluğu garantiledikleri anda oluşacak çılgınlığın bir işaretiydi.
Bir motosiklet filosu, kraliçelerinin peşinden giden bir arı sürüsü gibi tesislere kadar takım otobüsünü takip etti. Serie A takımları için temsili bir cenaze töreni düzenlendi: Tabutun üzerine Milan, Inter ve Juventus atkıları serildi. Milan sportif direktörü Paolo Maldini ve Juventus teknik direktörü Max Allegri'nin, Napoli'nin ligi kazanmasından duydukları memnuniyetsizlik taraftarları daha da keyiflendirdi. Allegri, kaybettikleri maçtan sonra Napoli yedek kulübesine dönerek "Tebrikler! Bir tane şampiyonluk kazanmayı başardınız." diye bağırmıştı. Oysaki Napoli'nin 1 şampiyonluğu, Juventus'un 10 şampiyonluğuna bedeldi ve şehir yaz boyunca eğlenecekti.
Şampiyonlar Ligi'ndeki Milan eşleşmesi için Napoli'ye gittiğimde taksi şoförüm, "Şampiyonluk maçına sakın gelme. Yürüyemezsin, nefes bile alamazsın." uyarısında bulundu. Tavsiyeye kulak asmayan sadece ben değildim. Kvaratskhelia'yı canlı izlemek için yakalanma riskini göze alan Gürcü bir kaçak, polis tarafından tutuklandı.
Kvaradona lakaplı Kvaratskhelia ile Maradona arasında güldüren benzerlikler mevcut. Maradona'nın Napoli'de geçirdiği yedi yıllık dönemde doğan bebeklerden 515’ine 'Diego' ismi verilmişti. Kvaratskhelia'nın takım arkadaşlarından Alman orta saha oyuncusu Diego Demme de o ismi alanlardan biriydi. Şimdilerde Kvara da benzer bir etkiye sahip. Bu ayın başlarında, Napoli taraftarı bir çift olan Armando ve Clara'nın, Napoli'deki Santa Patrizia Kliniği'nde bir erkek bebekleri dünyaya geldi. Gözlerinin içine baktılar ve ona en uygun ismin Daniele Khvicha olduğunu düşündüler. Osimhen'e gelince… Napoli'deki pasta şefleri ve aşçılara yeni ürünleri için ilham veriyor. Elmacık kemiğinden geçirdiği ameliyattan sonra artık ihtiyaç duymadığı şanslı maskesinin devasa karton formu bazı sokaklara çamaşır ipleriyle asılmış ve altından geçen kişiye şans getirdiği söyleniyor.
Son zamanlarda Napoli'deki her gün Noel'i beklemek gibi hissettiriyor. Aylardır o günün geleceğini biliyorlar. Her yer süslenmiş. Pino Daniele'nin şarkısındaki gibi: "Napule è mille culure (Napoli binbir renktir)" Scudetto'nun (şampiyonun bir sonraki sezon formasında taşımaya hak kazandığı arma) kırmızı, beyaz ve yeşili de dâhil olmak üzere binlerce renkten oluşan bir şehir...
"Herkesin bu kadar heyecanlanmasına şaşırıyorum. Napoli her zaman son derece rekabetçi takımlar kurmuştur. Dikkat ederseniz en güçlü demedim, en dürüst demek istedim." - Aurelio De Laurentiis
Napoli'deki organize suçlarla ilgili haberlerinin "Gomorrah" isimli kitapta gün ışığına çıkmasından bu yana polis koruması altında olan Napolili araştırmacı gazeteci Roberto Saviano'nun bahsettiği "kuzeyli takımları teşvik eden büyük kuzey makinesi" bu kez harekete geçmedi. Dünya Kupası arası bile Napoli'nin ritmini bozamadı. Zaten kadrodan sadece beş oyuncu Katar'a gitmişti. Napoli'nin başarıya açlığında hiç azalma olmadı. Şubat ayındaki Sassuolo galibiyetinden sonra şaşkınlığını gizleyemeyen Spalletti, "Bugün hayatım boyunca görmediğim bir şeye tanık oldum." dedi. Bu, şampiyon takımın fotoğrafıydı ve oyuncuların korner dönüşündeki kontratağı durdurmak için gösterdiği adanmışlığı ve arzuyu yansıtıyordu. Kimse bu şampiyonluğu daha fazla istememişti.
Bu oyuncu grubu, zamanında Maradona'nın yaptığını 'Ma-Gi-Ca' (Maradona, Giordano, Careca üçlüsü 'Ma-Gi-Ca' yani 'sihir' takma adıyla anılıyordu) olmadan, doğaüstü güçlere ihtiyaç duymadan başardı. Maradona, Napoli kaptanıyken başka gezegenden biri gibi görünüyordu.
Takımın şu anki kaptanı Giovanni Di Lorenzo, İtalyan futbolunun her seviyesinde futbol oynadı. Matera'da forma giydiği dönemde kulüp iflas edince işsiz bile kaldı. Kim bilir, belki de büyük yönetmen Sorrentino yeni ilham kaynaklarını bulmuş olabilir. Hatta dilerse bir sonraki Oscar'ını Kvaratskhelia veya Osimhen'e adayabilir.
"Hiçbir şehir, kahramanlarını Napoli gibi sevemez. Takımım ve ben, insanlar tarafından hatırlanmak istiyoruz." demişti Spalletti ilk basın toplantısında. Başardıkları şey tam olarak buydu. Tarihe geçmişlerdi ve daima hatırlanacaklardı.
James Horncastle tarafından kaleme alınan bu makale, Mayıs 2023'te theathletic.com'da yayımlanmıştır.