Jürgen Klopp: Hayalleri Gerçeğe Dönüştüren Dâhi

 

Frankfurt’un sakin kenar mahallelerinden birindeki o görüşme olmasaydı, 10 yıl sonraki Liverpool birlikteliği belki de gerçekleşmeyecekti.

Jurgen Klopp, Black Forest (Kara Orman) isimli dağlık bölgede büyüyen ve hakkında kimsenin çok fazla şey bilmediği 38 yaşında bir teknik direktördü. Marc Kosicke ise Nike Almanya’nın pazarlama departmanının başındaydı.

2005’e gelindiğinde Klopp, Mainz teknik direktörlüğündeki dördüncü yılındaydı ve kulüpten ayrı olarak kendi giyim anlaşmalarını yapabiliyordu. Kosicke ise uzun süredir Nike’de çalışıyordu ve Klopp’un, markanın ayakkabılarını saha kenarında göstermek için uygun bir imaja sahip olup olmadığını düşünüyordu.

Alman teknik adam, Mainz’a arabayla 40 dakika uzaklıktaki buluşma yerine kendisinin sözleşmelerini inceleyen ve aynı zamanda arkadaşı da olan bir avukatla geldi. Klopp’un bir menajeri yoktu çünkü kendini yeterince önemli biri olarak görmüyordu.

Görüşme başladı. Kosicke, kollarını başının arkasında birleştirerek arkasına yaslandı ve Klopp’u süzdü. Kot pantolon ve hoodie giyen Jürgen, teknik direktör gibi gözükmüyordu. Bundesliga’da mücadele eden Mainz, 2004/05 sezonunu 11. bitirmesine rağmen fair-play (centilmenlik) tablosundaki yerinden dolayı UEFA Kupası’na katılmaya hak kazanmıştı. Kosicke’ye göre Klopp, sıkça yaptığı el hareketlerine ve ara sıra ettiği büyük laflara rağmen dürüst, mantıklı bir adama benziyordu.

Jürgen Klopp ve yardımcısı Zeljko Buvac
(Andreas Rentz via Getty Images)

Başka bir toplantı için sözleşildi. Bu kez şehir dışındaki bir barda buluştular. Kosicke, Klopp’u sevmişti ama onu biraz daha tanımak istiyordu. İçmeye başladılar. Öğlen oturdukları barda akşamı etmişlerdi. Bir bira, bir bira daha…

Sohbet bar lavabosuna da taşındı. O anda Klopp, Kosicke’ye, kendisinin parayı umursamadığını ancak avukat arkadaşının onarıma ihtiyaç duyan bir tekne satın aldığını ve tadilat işleminin yaklaşık 12 bin euro’ya mal olacağını söyledi.

“Anlaşmayı yapalım ki o da teknesine kavuşabilsin.” dedi Alman teknik adam.

Kosicke gülerek aynı fikirde olduğunu belirtti. Kendisini Klopp’la beraber çalışırken görebiliyordu. Onun, Nike’deki diğer müşterilerden farklı olduğunu düşünüyordu.

2015’in sonbaharında Klopp ve Kosicke, Münih Havalimanı’nında kalkış saatini beklerken görüldüler. Klopp, tanınmama çabalarına rağmen kendisini fark eden bir görevliye basketbol maçı izlemek için New York’a uçtuğunu söylemişti. Ancak NBA sezonunun başlamasına bir ay vardı. New York’a gerçekten neden gidiyorlardı?

İkilinin Frankfurt’taki ilk görüşmelerinden sonraki on yılda çok şey değişti. 2006’da Klopp’a ilgi artıyordu ve artık günlük işlerini yürütmesine yardım edecek birine ihtiyacı olduğunun farkına vardı.

Mainz’da beklenenden iyi performans gösteriyordu. 2006 yazında Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası sırasında bir televizyon kanalında yorumculuk da yapan Klopp, bu sayede turnuva boyunca milyonlarca vatandaşının evine konuk olmuştu. Kosicke, Klopp’un ukala biri gibi görünmeden taktikleri insanlara izah etmesinden etkilenmişti. Aktarmak istediğini, karşı tarafın aklında kalacak şekilde nasıl anlatacağını biliyordu.

Kosicke, bir süre sonra Nike’den ayrılıp serbest çalışmaya başladı. Başlangıçta yalnızca oyuncularla anlaşmalar yapıyordu. Bir etkinlikte Kosicke’ye yaklaşan Klopp, ona direkt “Beni senin temsil etmeni istiyorum…” dedi. 

Klopp, Borussia Dortmund yolculuğunun sonuna geliyordu. Almanya’nın ikinci büyük kulübü olan sarı siyahlı ekibin şansını döndürmüş ve büyük başarılara imza atmıştı. Burada iki Bundesliga şampiyonluğu, bir Almanya Kupası ve bir Almanya Süper Kupası kazanan Klopp, kulübü 16 yıl sonra ilk kez Şampiyonlar Ligi finaline de taşımıştı.

Klopp, Bayern Münih'e kaybedilen Şampiyonlar Ligi finali sonrası oyuncularını teselli ederken
(Laurence Griffiths via Getty Images)

Klopp, Dortmund’da geçen yedi başarılı sezonun ardından 2015 yazında görevinden ayrılarak takım çalıştırmaya bir süre ara verdi. Kosicke, onu yeniden teknik direktörlüğe döndürmek için zemin hazırlıyordu. Klopp’un bu yönde bir talimatı olmaması rağmen sorumluluk sahibi bir menajerin yapması gereken şeyi yapıyordu. Telefon görüşmelerinde bulunuyor ve futbol dünyasının güvenilir kaynaklarından Klopp’un gelecekte çalışabileceği kulüplerle ilgili bilgi topluyordu.

Bu kulüplerden biri Chelsea, diğeri ise Liverpool’du. İkisinin de sahipleri ve yönetim yapıları hakkında bilgi edinmek istedi. Michael Edwards gerçekten kimdi ve ne yapıyordu? Kosicke’nin öğrendiğine göre Edwards, resmi olarak sportif direktör değildi ancak bu görevin tüm yetkilerine sahipti. Liverpool’un bir hamle yapması durumunda muhtemelen ilk temas kurulacak kişi olan Ian Ayre, bir diğer önemli isimdi. Ayre hakkında internette yazılanlar, kulüp CEO’luğu dönemindeki başarısız anlaşmalardan dolayı olumlu değildi. Peki Ayre gerçekten nasıl biriydi?

Kosicke’ye gelen geri bildirimlerin hepsi pozitif değildi. Yine de hem Kosicke hem Klopp, özellikle Liverpool’un başarısızlıklarıyla ilişkilendirilen kişiler hakkında bizzat kendileri bir yargıya varmak istiyordu. Klopp ve kulüp yetkilileri arasındaki görüşme Manhattan’da olacaktı.

Klopp; Fenway Sports Group’tan Mike Gordon, Boston’dan uzak bir yerde buluşmalarını önerdiği için şanslıydı çünkü FSG’nin evinde görülseydi neden orada olduğu anlaşılacaktı. Kosicke, Mike Gordon hakkında çok az şey biliyordu. Brookline’da yaşıyor ve meşhur bir golf sahasına çok da uzakta olmayan evinden Liverpool’un günlük işlerini yürütüyordu.

Klopp, Stuttgart yakınlarındaki Glatten’de; Gordon ise Minnesota’nın Minneapolis şehrinde büyümüştü. İkili, çocukluk günleriyle ilgili hikâyeleri birbirlerine anlatarak hemen kaynaştılar. Her ikisinin de açık görüşlü olması, aralarındaki ilişkinin çabucak kurulmasını sağlamıştı. Ancak daha önemlisi; Klopp’un otoriter bir kişiliğe sahip olmasıyla ilgili ön yargılar toplantı sırasında konuşacağı ve dinleyeceği zamanı ne kadar iyi bildiğinin görülmesiyle ortadan kalkmıştı.

Gordon yavaş konuşan ve kendinden bahsetmekten hoşlanmayan biriyken Klopp bunun tam tersi bir kişilikti. Gordon’ın izlenimlerine göre Klopp’ta cüssesi ve karizmasından çok daha fazlası vardı. Klopp, Liverpool’un kulüp yapısından etkilendiğini vurguladı ancak kulüp sahiplerine Liverpool’u bir üst seviyeye taşımak için ne yapmaları gerektiğini de söyledi.

Klopp, Liverpool’da çok fazla sakatlık yaşandığını düşünüyordu ve ilk görevlerinden biri bu durumun değişmesini sağlamaktı. Gordon, toplantının ardından kulübün esas sahibi John W. Henry’ye Klopp’un büyük bir uluslararası şirkette CEO olarak çalışabilecek kapasitede olduğunu söyledi. Futbol açısından bakıldığında ise Klopp, Atlantik’in diğer yakasındaki kulüp sahiplerini Liverpool’da temsil edecek duruş ve karaktere sahipti.

Görüşülen isimler arasında Carlo Ancelotti de vardı. Gordon onu da sevmişti ancak Liverpool’un o anda ihtiyacı olan şeyin daha çok Klopp olduğu sonucuna varmıştı. Oysa üç yıl önce FSG, Brendan Rodgers’ı menajerliğe getirmek için çok çalışmak zorunda kalmıştı. Klopp’un durumu ise farklıydı. Onun bu işe olan arzusu, Rodgers’ı takımın başına getirme sürecini uzatan türden bir anlaşmazlığın önüne geçmişti.

Kosicke’nin mali konularda anlaşma sağlaması uzun sürmedi. Anlaşma tamamlandığında Klopp odadan ayrıldı ve Central Park civarında dolaşmaya başladı. Strawberry Fields’tan bir zamanlar John Lennon’un yaşadığı Dakota Apartmanı’na doğru yürüdü. O an, Liverpool’un bir şehir olarak ulaştığı noktayı gerçekten kavradı.

Klopp, Anfield'da
(Andrew Powell via Getty Images)

Liverpool akademisinin kantininde bir kahve makinesi vardı. Klopp takımın başına geldiği ilk zamanlarda gününün bir kısmını Kirkby’deki tesiste geçiriyordu. Soğuk, rüzgârlı bir Ekim günü Alex Inglethorpe ve genç takım antrenörleriyle tesisin balkonunda konuştuktan sonra köşesine çekilerek kendine bir espresso yaptı. Bu, Klopp’un sigarayla birlikte güne başlama rutiniydi.

Kantindeki kahve makinesinin tuşlarını kurcalayan Klopp’u izleyenler, Alman teknik direktörün yüzündeki somurtkan ifadeyi ve sonrasında söylediğini unutmadı. Artık aşina olduğunuz kahkasıyla birlikte, “Yeni bir kahve makinesine ihtiyacımız var.” demişti yüksek sesle. 

Klopp akademiyi çok sık ziyaret etmezdi. O gün herkese iyi iş çıkardıklarını söyleyip moral verdi. Orada yetenekli oyuncuların olduğunun farkındaydı çünkü zamanında Dortmund da onları gözlemlemişti. Bu nedenle akademiyi yönetmek için uygun isim olduğunu düşündüğü Inglethorpe’a o günden beri güveniyor.

Birkaç ay içinde A takımın antrenman tesisi olan Melwood’daki her şeyi kontrolü altına alan Klopp, akademiyi sonraki ziyaretinde ise eski kahve makinesinin değiştirildiğini görünce çok sevindi. “Birileri dinliyormuş!” diye bağırdı. 

Klopp bir keresinde Almanya’daki bir Opel otomobil fabrikasında 10 bin çalışanın önünde sahneye çıktı. Konuşması daha çok bir gösteriye dönüştü. Konuşmanın sonunda izleyiciler Klopp adına tezahürat yapıyordu. Klopp’a göre ilk izlenim çok önemliydi ve her ilişkinin temelini oluşturuyordu. Melwood’un toplantı salonunda takımla tanışırken tahtaya büyük harflerle “BERBAT” yazdı ve açıklamasını yaptı: Liverpool’la oynayan rakipler, maçtan sonra kendilerini böyle hissedeceklerdi. Bunu hem daha çok ve daha hızlı koşarak hem de top kaybedildiği an prese başlayarak başaracaklardı. Böylece Liverpool, rakiplerini kontratakla vuracaktı.

Klopp, her personelden oyuncuların önünde kendilerini tanıtmalarını ve kulüpteki görevlerini anlatmalarını istedi. Herkesin birbirine karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatmayı amaçlamıştı. Oyunculara, antrenman tesisindeki her çalışanın adını öğrenmeleri gerektiği söylendi. Başarı ancak böyle bir birliktelikle mümkün olabilirdi.

Teknik direktörlüğe getirileceğini öğrendiği andan itibaren Klopp, Liverpool’un son 1 yıldaki birçok maçını izlemişti. Takımın yeteneğinin farkında olmakla birlikte çoğu oyuncunun, öz güven eksikliğinden dolayı potansiyelini gösteremediğini düşünüyordu. Tatilini kısa kesmeye karar verdi ve akabinde antrenman seansları çok daha yoğun geçmeye başladı.

Klopp ilk aylarda oyuncuların antrenmanlarda giydiği yeni ürünlerden bazılarını, kumaşın teri iyi emmediğini düşündüğü için beğenmemişti. Bu onun için bir problemdi çünkü oyuncularından, antrenman seanslarına maç gibi yaklaşmalarını bekliyordu.

Klopp, Lig Kupası’nda karşılaştıkları 4. Lig ekibi Carlisle United’ı penaltılarla geçseler de oyuncularının özveri ve performansından memnundu. Ancak ilk zamanlardaki antrenmanlardan memnun olmayan oyuncular da vardı. Takımın bazı tecrübeli isimleri kendi aralarındaki konuşmalarında, antrenmanların biraz fazla tekrar içerdiğinden bahsediyordu.

Bu memnuniyetsizlik şimdilik önemli bir konu gibi gözükmüyordu çünkü saha sonuçları büyük ölçüde iyileşmişti. İlk altı haftada son şampiyon Chelsea ve 2014/15 sezonunun ikincisi Manchester City’ye karşı alınan deplasman galibiyetleri, Klopp’un yöntemlerinin işe yaradığının bir kanıtı gibi görünüyordu.

Coutinho, Chelsea deplasmanında golü kutlarken
(John Powell via Getty Images)

Yöntemlerden ödün vermek söz konusu olamazdı. Oyunculara zaten en iyi yaptıkları şeyleri yapmalarını söylemek veya antrenmanların yönetimini antrenörlere bırakarak sadece karar noktasında öne çıkmak ona göre değildi. En başından beri her şeyi kendi yöntemleriyle yapacaktı. daha ilk maçından belliydi. 0-0 berabere kaldıkları Tottenham deplasmanında antrenmandaki pozisyon alma yeteneği ve kondisyonuyla Klopp’u etkileyen Adam Lallana orta sahadaki en önemli koşucu rolündeydi.

İlk antrenmanlarda dikkat çeken diğer oyuncu Daniel Sturridge’tı. Klopp, onun yetenekli bir oyuncu olduğunu biliyordu ancak düşündüğünden de daha iyiydi. Klopp’un Dortmund’daki yıldızları Robert Lewandowski ve Mario Götze’nin yeteneklerinin tek vücutta birleştirilmiş hâli gibiydi. Klopp, pişmanlıkları olan biri değildi ancak sakatlık problemi yaşamayan bir Sturridge ile çalışabilmeyi isterdi. Ona göre Sturridge, Avrupa futbolunun en iyi 9 numaralarından biri olabilirdi.

Klopp’un ekibi, kontra pres çalışmasına hazırlık için Melwood’daki antrenman sahalarını üç bölüme ayırdı. Bu, ileride Klopp’un başardığı her şeyin temeli olacaktı Ancak oyuncular, ilk başta bazı uygulamaların kendilerine farklı geldiğini kabul etti. Sahada birbirine eşit mesafelerde yerleştirilmiş antrenman mankenleri vardı ve bunlardan her biri yüksek, orta ve düşük pres arasındaki farkı gösteriyordu.

O zamandan beri hemen hemen her maçtan önce Klopp, rakipte bir “pres kurbanı” belirliyordu. Genellikle topla ilişkisi iyi olmayan defans ya da orta saha oyuncusu, hataya meyilli olarak değerlendiriliyordu. Plan; topun, yetenekli biri yerine kurbanın ayağına gelmesi için doğru bölgelerde pres yaparak topu kurbanın tarafına yönlendirmek ve sonrasında kurbanın peşine düşüp topu kapmaktı.

Klopp, oyuncularına “Topu kazanmak için en doğru an, takımınızın topu kaybettikten hemen sonraki andır. Rakip hâlâ yönünü bulmaya ve nereye pas atacağına karar vermeye çalışıyordur. Topu kaparken veya pas arası yaparken buna odaklanıp gözünü oyundan ayıracak ve enerji harcamış olacak. Bu da oyuncuyu savunmasız bırakacak.” dedi.

İlk aylarda Klopp, belli aralıklarla antrenmanı durdurup oyunculara onlardan tam olarak ne görmek istediğini hatırlatıyordu. Rakip üzerindeki risk düzeyini artıran taktiğin, kendi takımı için daha riskli olduğunun farkındaydı. Alanı olabildiğince çabuk daraltmak gerekiyordu çünkü rakibe pres yapan üç veya dört oyuncu açıları kapatmak için doğru pozisyon almazlarsa Liverpool sahanın diğer bölgelerinde savunmasız kalacaktı.

Bu yaklaşım, 20 Aralık 2015’te Watford’a karşı oynanan maçta başarısızlıkla sonuçlandı ve Liverpool, 3-0 mağlup oldu. Tam da o gece takım için önceden organize edilmiş bir Noel partisi vardı. Oyuncular yenilgiden dolayı etkinliğin iptal edileceğini düşünüyordu ancak Merseyside’a döndüklerinde Klopp’tan bir mesaj aldılar: “Birlikte her ne yapıyorsak elimizden gelenin en iyisini yapalım. Yani bu gece partiliyoruz.”

Kimsenin gece saat 1’den önce ayrılmasına izin verilmedi.

O partiden birkaç ay sonra başka bir gece, Liverpool yine kaybedecekti.

Klopp’un ilk sezonu, Basel’deki UEFA Avrupa Ligi finaliyle noktalandı. Devreye 1-0 geride giren Sevilla, ikinci yarıda harika bir performansla Liverpool’u 3-1 mağlup etmişti ve daha da farklı kazanabilirlerdi.

Liverpool kafilesinin kaldığı İsviçre’deki otelde moraller bozuktu. Takımın ikinci yarıdaki çöküşü, Klopp’u bile afallatmıştı. Diğer antrenörlerle yaptığı konuşmada; Sevilla’nın daha güçlü, zinde ve iyi göründüğünü kabul etti. Kendini de suçluyordu ama bu takımın tam anlamıyla onun takımı olmadığını ve Liverpool’un finale yükselmesinin bile beklenenden daha büyük bir başarı olduğunu biliyordu.

Sevilla'dan Kevin Gameiro final maçında attığı golü kutlarken
(Lars Baron via Getty Images)

Liverpool’daki ilk sezonu, sonunu iyi getiremese de takımı devraldığı noktaya bakınca başarısız sayılmazdı. Beklentilerin çok düşük olması kendisi için bir fırsattı. Yeniden yapılanma sürecinde takımın zamana ihtiyacı olduğuna ve bu dönemde bazı hayal kırıklıklarının yaşanabileceğine inanılıyordu. Ligi 8. sırada tamamlayan Liverpool, son 20 yıldaki en kötü lig derecesini tekrarladı. Ancak Klopp, takımı 10. sırada devraldığından sezon sonunda az da olsa gelişim göstermişler gibi gözüktü.

Lig Kupası finalinde Manchester City’ye penatılarda kaybedilen maç da bu sürecin bir parçasıydı ancak Klopp, City’nin yetenek seviyesi nedeniyle sonucun sürpriz olmadığının farkındaydı. Basel’deki final ise ona Anfield’daki görevinin zorluğunu hatırlattı. Sevilla yenilgisi, 2016/17 sezonunda Liverpool’un Avrupa kupalarında mücadele edemeyeceği anlamına da geliyordu. 

Mikrofonu aldı ve oyunculara, kimsenin turnuva başında onlara şans vermediğini hatırlatarak kendileriyle hâlâ gurur duyduğunu söyledi. “İki saat önce hepimiz berbat hissediyorduk. Ancak bu sadece başlangıçtı. Başka finaller de olacak.” dedi. O an yaşadıkları üzüntüyü hatırlamalılar ve bu hayal kırıklığı hissini bir dahaki sefer daha ileri gitmek için kullanmalılardı. Klopp konuşmasına devam etti: “Beni dinlediğiniz ve fikirlerimi benimsediğiniz için sizinle ne kadar gurur duysam azdır. Bu kesinlikle boşa gitmiş bir sezon değil.” 

Alman teknik direktör, Liverpool taraftarlarından takıma tekrar güvenmelerini istedi. Tribünlerin tutkusunu doğru yönetebilirse 12. adamın sahaya etkisinden yararlanabilirdi. Ancak öncesinde birkaç acı gerçeği tecrübe etmesi gerekecekti.

Kasım 2015’te Klopp, Premier Lig kariyerindeki ikinci iç saha maçında, Crystal Palace’ın bitime sekiz dakika kala öne geçmesinden sonra taraftarların çıkış kapılarına doğru ilerlediğini gördü. O gece için “Kendimi çok yalnız hissettim.” dedi. Bu, Klopp’un neden bir ay sonra orta sıralardaki West Brom’a karşı alınan 2-2’lik beraberliği Kop’un önünde kutladığını açıklıyordu. Taraftarlar bu kez maç sonuna kadar takımı yalnız bırakmamış ve Liverpool uzatmalarda beraberlik golünü bulmuştu.

Klopp ve oyuncular, West Brom beraberliği sonrası Kop'u selamlarken
(Alex Livesey via Getty Images)

Sezon sonuna doğru hava olumlu anlamda değişmişti.

Avrupa Ligi’nde Liverpool, Klopp’un eski takımı Borussia Dortmund ile karşılaşmıştı. Rövanşın son 25 dakikasına 3-1 geride giren kırmızılar, rakibini 4-3 mağlup edip toplamda 5-4’lük skorla turu geçmiş ve Anfield’da mucizeyi gerçekleştirmişti. Klopp atmosfer için “Kop, futbolda şimdiye kadar geçirdiğim en iyi yarım saati yarattı.” diyecekti. “Biz Liverpool’uz!” cümlesi, o geceyle birlikte slogana dönüştü.

Klopp oyuncularla arkadaş olsa da asla onların en iyi arkadaşı olmamıştı.

Bu tanımı ilk kullanan Christian Benteke’ydi ve altı ay sonra kulüpten gönderildi. Mamadou Sakho da 2016/17 sezonunda kendisine çıkış kapısı gösterilmeden önce Klopp’un ilişkilerini benzer şekilde ifade etti.

Aslında Sakho, Klopp’un saygı duyduğu ve beğendiği bir oyuncuydu. Ancak Klopp için disiplin daha önemliydi. Takım ABD turuna çıkarken Sakho uçuşa geç kalmıştı ama bu, onun ilk sorumsuzluğu değildi. Sakho, UEFA’nın doping testini geçemediği için Sevilla ile oynanan Avrupa Ligi finalinde forma giyememişti. Sonradan aklansa da kulübün bilgisi olmadan zayıflama ilaçları kullanmasına Klopp çok sinirlendi. Klopp, tecrübeli oyuncuların doğru örnekler ortaya koymasını istiyordu. Sonrasında Sakho, Liverpool’da hiç forma şansı bulamadı ve kış transfer döneminde Crystal Palace’a transfer oldu.

2016 yazında önemli oyuncular takıma katıldı. Ancak o zamanlar bu transferlerin hiçbiri önemliymiş gibi hissettirmemişti. Sadio Mane, Joel Matip ve Gini Wijnaldum üç yıl içinde Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacaktı. Southampton, Schalke ve küme düşen Newcastle’dan gelmişlerdi. Mane, Klopp’un ilk tam sezonunda bu üçlüden en önemlisi olduğunu net şekilde ispatladı. Golleriyle Liverpool’u yeniden Şampiyonlar Ligi’ne taşımıştı. Klopp geçmişte Mane ile Almanya’da yüz yüze görüşerek onu Dortmund’a transfer etmeye de çalışmıştı. Senegalli o zamanlar daha genç ve daha sessizdi. Klopp; onun, takımı için oynayacak karaktere sahip olup olmadığı konusunda tereddütlüydü. Mane ikinci kez aynı hatayı yapmayacaktı. Tottenham menajeri Mauricio Pochettino ile de görüştükten sonra tercihini yaptı. Klopp’un Liverpool’un geleceğine dair duyduğu heyecan Mane’yi Anfield’a getirdi.

Bu sırada teknik ekibe de önemli eklemeler yapıldı.

Bayern Münih’ten beslenme uzmanı Mona Nemmer ekibe katıldı. Nemmer’in kulüpteki ilk işlerinden biri, as takımın Melwood’daki soyunma odasına içecek otomatı yerleştirmek oldu. Böylece oyuncular sahadan çıkar çıkmaz sıvı takviyesi yapabilecekti. Ayrıca oyuncular devre arasında şekerli tatlılar almak yerine kafein takviyeli elma suyu içmeye başladı. Yeni fitness antrenörü ise Klopp’un bir eğitim çavuşuna benzettiği Andreas Kornmayer oldu.

Transfer döneminde, Klopp’un daha önce istediği ancak alamadığı oyunculara da odaklanıldı. Onlardan biri, 2014 Dünya Kupası finalinde Almanya’ya kupayı getiren golü atan Bayern Münih’li Götze’ydi. Ancak Götze’nin, gelecek teklifleri görmek için 2016 Avrupa Şampiyonası’nın bitmesini beklemek istemesi, Klopp’un oyuncuya olan ilgisini azalttı. Ardından Leicester’ın genç oyuncusu Ben Chilwell için yapılan girişim de başarısız olunca Klopp, James Milner’ı bir sezonluğuna sol bekte kullanmaya karar verdi.

Liverpool’un üzerindeki baskı, diğer kulüplerin hamlelerinden sonra artmıştı. 2015/16 sezonunu Liverpool’un önünde bitiren iki kulüpten biri Pep Guardiola gibi birinci sınıf bir menajere, diğeri ise Paul Pogba gibi üst düzey bir orta saha oyuncusuna imza attırmıştı. Manchester City ve Manchester United’ın yaptığı büyük harcamalara gülen Klopp, “Ben bunu farklı bir şekilde yapmak istiyorum.” diyordu. Ancak kendisinin bu düşüncesi Virgil van Dijk ve Alisson Becker’in transfer hedefi hâline geldiği 2017 ve 2018’de değişecekti.

Yine de Klopp rekor transferlerin yalnızca ciddi satışlar ve 2018’de Şampiyonlar Ligi finaline yükselmeleri gibi büyük başarılarla mümkün olabileceğini hatırlattı. O final, Alisson’un transfer edilmesine yardımcı olmuştu. Ayrıca 2017/18 kış transfer sezonunda Philippe Coutinho’nun Barcelona’ya transferinden elde edilen 142 milyon sterlin olmasaydı Van Dijk yarışında Manchester City ile rekabet edemezlerdi. 

Gerard Houllier’nin 1998-2004 yılları arasındaki beş buçuk yıllık döneminden beri ilk kez yönetim ve teknik heyet arasında belirgin bir uyum vardı. Klopp’un istediği bazı oyuncular elden kaçırılınca kendinden önceki Rafa Benitez ve Brendan Rodgers dönemlerinin ömrünü kısaltan uyuşmazlıkların tekrarlandığıyla ilgili şüpheler oluşmuştu. 

Kulübün sahibi olan Massachusetts merkezli grup (FSG) ile Klopp’u coğrafi olarak koca bir okyanus ayırsa da Gordon’la kurulan günlük iletişim, bu endişelerin soruna dönüşmeden giderilmesini sağladı. Klopp’un Boston’a ilk ve tek ziyareti 2018 yılında gerçekleşmişti. Red Sox’ın Minnesota Twins ile karşılaştığı maçı izlemek üzere Henry, Werner ve Gordon’la bir araya gelmişti. 

Kosicke ile teması kuran isim, kulübün eski CEO’su Ayre olsa da 2015 sonbaharında telefon aracılığıyla Klopp’la doğrudan konuşan ilk FSG temsilcisi Gordon’dı. Sözleşme imzalandıktan sonra Gordon, Klopp’a bir tebrik mesajı göndermiş ve Klopp bu mesajı “Woooohoooo!” diye yanıtlamıştı.

Sonradan özel olaral hayal kırıklıklarını dile getirse de Rodgers, genelde FSG’nin kararlarını kabul etme eğiliminde olan biriydi. Gordon’ın Klopp’la ilgili en merak ettiği şey, oluşabilecek fikir ayrılıklarında tarafların kendilerini rahatça ifade edip edemeyecekleriydi. Klopp’a, “Liverpool’da fikrinizi söylemek veya farklı fikirde olmak sadece bir özgürlük değil, aynı zamanda bir gereklilik.” dedi ve en korktuğu şeyi açıkladı: “İyi bir fikrin taraflar arasındaki güvensizlik nedeniyle hayata geçirilememesi, sonrasında tarafların gerçek düşüncelerini söylemekten kaçınmalarına sebep oluyor.”

Ian Ayre, Linda Pizzuti Henry, John W. Henry, Jürgen Klopp, Tom Werner, Mike Gordon
(John Powell via Getty Images) 

Göreve gelişinden sekiz ay sonra Klopp, Gordon ile yeni bir sözleşme üzerinde anlaştı.

Klopp ve Gordon farklı karakter özelliklerine sahip olsalar da ikilinin iletişimini görenler, ikisinin potansiyel sorunlara yaklaşımlarının büyük benzerlikler içerdiğini söylüyor. Klopp, teknik direktörlükle ilgili en keyif aldığı şeylerden birinin problem çözmek olduğunu söylüyor. Gordon’ın ise işine adanmışlıkla ilgili bir ünü var ve kulüpteki görevini fazlasıyla aktif şekilde yürütüyor. Gordon’ın Boston’daki bir iş günü sabah 6’da başlıyor ve her saat başı Liverpool’dan birileriyle telefonda görüşüyor. Kulübün farklı kademelerindeki insanlarla, onların görev alanında olmayan konularda bile fikir alışverişinde bulunuyor.

Klopp’un, Liverpool yönetimiyle görüş ayrılığı yaşadığı zamanlar da oldu. Ancak yine kendisinin dediği gibi “Bu oyuncuyu almazsak başaramayız.” şeklinde bir yaklaşım söz konusu değildi. Klopp döneminde, farklı görüşlerin dinlendiği sağlıklı bir tartışma ortamı oluşmuş ve rekabetçi olma isteği artmıştı. Örneğin Henry, Mohamed Salah’ın yaklaşık 40 milyon sterlinlik bonservisinin fazla olduğuna inanıyordu çünkü Chelsea formasıyla Premier Lig’de iz bırakamamıştı. Yine de Liverpool, sportif direktör Edwards’ın tavsiyesi üzerine onu Roma’dan transfer etti. Aslında Klopp, Salah yerine Bayer Leverkusen’den Julian Brandt’ı istemişti. Ancak Mısırlı oyuncunun Chelsea’den önceki durağı olan Basel’den beri gelişimini takip eden Edwards, hem Klopp hem de Gordon’ı transfere ikna etmişti.

Liverpool’daki değişimin büyüklüğü bu departmanda hissediliyordu. Benitez döneminden beri uzun zamandır transfer konusunda sorumluluklar ve etkinlikle ilgili uyuşmazlıklar mevcuttu. Birlikte çalışması gereken bu insanların anlaşmazlıklarının veya klişe açıklamalarının manşetleri süslemesindense Klopp’un; Edwards, Dave Fallows (transfer komitesi başkanı) ve Barry Hunter’dan (gözlemci şefi) övgüyle bahsetmesi taraftar için rahatlatıcıydı.

Salah, Ağustos 2017'de Liverpool formasıyla çıktığı ilk Premier Lig maçında attığı gole sevinirken
(Olly Greenwood via Getty Images)

Coutinho’nun satışı konusunda başlangıçta görüş ayrılıkları vardı. Klopp’un ilk tam sezonunda Şampiyonlar Ligi elemelerine katılım hakkı, son haftada elde edilen lig dördüncülüğüyle kazanılmıştı. Coutinho takımın en büyük yıldızıydı ve Ocak ayında kendisiyle yeni sözleşme imzalanmıştı. Ancak bundan sekiz ay sonra Barcelona harekete geçti.

FSG baskı altındaydı çünkü teklifi kabul etmek bir nevi teslimiyet gibi görülecekti. Bu transfer; kulübün gelişim hızının, oyuncuları Liverpool’da başarıyı yakalamak için takımda kalmaya ikna etmeye yetmediğinin işareti olarak algılanabilirdi. Bu düşünce, Henry’nin Coutinho’yu o yaz göndermemesinde etkili oldu. Hiçbir koşulda ayrılık olmayacaktı. Ancak bu karar oyuncunun tepkisine yol açtı. Kontroller aksini söylemesine rağmen sakat olduğunu iddia etti. Klopp, Coutinho ile görüşmelerinde oyuncunun Barcelona’da forma giymeye hayli istekli olduğunu fark etti. Brezilyalı oyuncuyu soyunma odasında mutsuz görüyordu. 2017/18 sezonunun ilk maçından önce Coutinho, transfer olmak istediğini bildirdi. Ne var ki Liverpool’un, kendisinin takımda kalacağıyla ilgili bir açıklama yayımlamasının üzerinden sadece birkaç saat geçmişti.

Klopp, Coutinho’ya öfkeliydi. Kendisine ve takıma inanmayan hiç kimseyle çalışmak istemediğini Gordon’a bildirdi. Klopp’un “Onu hemen satmalıyız.” mesajının iletildiği kulüp sahibi Henry ise satışla ilgili fikrini değiştirmedi. Bunun üzerine Klopp, takımın gelişimini aksatmayacak şekilde hem oyuncuyla çalışmanın hem de Liverpool için daha iyi bir anlaşma yapmanın hâlâ mümkün olabileceğini düşündü.

Birkaç gün içinde yol haritası belirlendi. Coutinho, kış transfer sezonuna kadar Liverpool’da kalacak ve formunu yeniden bulduktan sonra daha büyük bir ücret karşılığında satılacaktı. Bu sırada yeni transfer Alex-Oxlade Chamberlain, Coutinho’dan doğacak boşluk için hazırlanacaktı. 

27 Mayıs 2018 Pazar günü sabahın erken saatleriydi.

Yer, Klopp’un Formby’deki eviydi.

Tam gaz süren partide içkiler birbirini takip ediyordu. Klopp kafasına ters taktığı beyzbol şapkasıyla eski arkadaşları ile kol kola şarkı söylüyordu. 

Sağında yardımcısı Peter Krawietz ve Die Toten Hosen isimli Alman punk rock grubunun solisti Campino vardı. Klopp’un, önceki gece Real Madrid’e kaybedilen Şampiyonlar Ligi finalinden kalan gümüş madalyası Campino’nun boynundaydı.

Klopp’un solunda ise bir Alman televizyon ünlüsü olan Johanne B Kerner vardı. Yaptıkları tezahürat ise bir meydan okumaydı.

Şampiyonlar Ligi Kupası’nı gördük
Madrid çok şanslıydı
Sakin kalmaya devam edeceğiz 
Kupayı tekrar Liverpool’a getireceğiz

Bu sözler defalarca tekrar edildi. Ses her tekrarda daha yükseldi.

Klasik Klopp... Karamsarlığa, depresyona girmeye gerek yoktu. Kaybedilen final sonrası kendisi için endişelenen misafirlerine; iyi olduğunu ve bunun bir son değil, özel bir şeyin başlangıcı olduğunu söyledi.

Bir saat kadar önce, Kiev dönüşünde Melwood’daki toplantı odasında oyuncularına hitap ederken verdiği mesajın benzeriydi. “Hepiniz beni çok gururlandırdınız. Olağanüstü bir yolculuktu.” diyerek oyuncularıyla kucaklaştı.

Zinedine Zidane’ın yıldızlarla dolu takımına karşı alınan 3-1’lik acı yenilginin ardından Kiev’den direkt Liverpool’a uçmuşlardı. Uçaktaki ortam cenaze töreni gibiydi.

“Ailemden ağlamayan tek kişi bendim. Menajerim bile ağlıyordu, benim için çok üzülmüştü. Bu kadar üzülmelerinin ve hayal kırıklığına uğramalarının nedeni benim de kötü hissettiğimi düşünmeleriydi. Tabii ki üzülmüştüm ama yenilginin bir son olduğunu düşünmedim. Bu sadece başka bir adım. Hayat böyle. Bazen bizden daha iyi birinin, biraz daha şanslı birinin olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ben bunu uzun zaman önce kabullendim. Tekrar orada olacağımı biliyorum. Seneye yine finalde olmaya çalışacağım ve bu kez kazanacağız.” diyordu Klopp.

Klopp, kaybettikleri 2018 Şampiyonlar Ligi finali sonrası gümüş madalyasıyla
(Shaun Botterill via Getty Images)

2017/18 sezonunun ikinci yarısı, Klopp’un inancını artırdı. Liverpool, hem 11 yıl sonra ilk kez Şampiyonlar Ligi finaline yükselmiş hem de 2009’dan beri ilk kez üst üste iki sezon Premier Lig’i dördüncü tamamlamış ve beklentileri aşmıştı. 

Coutinho’nun eksikliğinin üstesinden gelmekle kalmayıp onun yokluğunda daha da geliştiler. Böylesine yetenekli bir hücumcunun, özellikle de kendisinin yerine bir transfer yapılmadığı düşünüldüğünde, sezon ortasında satılmasına izin vermek bir kumardı. Ocak transfer döneminde Liverpool, yazın takıma katılacak Naby Keita’nın gelişini erkene çekmek için RB Leipzig’i ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştı. Bunun üzerine Fransız milli oyuncu Thomas Lemar’ı düşündüler ancak Monaco’nun bonservis için 90 milyon euro istemesi nedeniyle transferden vazgeçildi.

Önceden Liverpool, yetenekli bir oyuncusunu kaybettiğinde panik transferleriyle parayı saçıp savurmakla suçlanıyordu: Xabi Alonso’nun yerine Alberto Aquilani, Fernando Torres’in yerine Andy Carroll, Luis Suarez’in yerine Mario Balotelli… Klopp, tarihin tekerrür etmemesi konusunda kararlıydı. Beklemekten mutluydu.

Kulüp sahipleri, Coutinho’nun yaza kadar Liverpool’da kalmasını istiyordu. Ancak Klopp, oyuncunun isteklerine karşı gelmenin takıma olumsuz etkileyeceğini düşündüğünden kış transfer döneminde Coutinho’nun ayrılmasına izin verildi.

“İşimde risk her zaman var ancak farklı bir karar veremezdim. Sahadaki gelişimimizi devam ettirebilecek kadar büyük ve güçlüyüz.” dedi Klopp. 

Klopp, beş yıl önce Inter Milan’dan 8.5 milyon sterline alınan bir oyuncu için gelen 142 milyon sterlinlik teklifin sıra dışı olduğunu biliyordu. Coutinho’nun kulüpten ayrılması Liverpool’daki bazı çevreleri rahatsız etse de Klopp, fırsatı gördü. Liverpool’un oyun olarak Coutinho’ya fazlasıyla bağımlı olmasının ilerleyen zamanlarda onları kolay tahmin edilebilir bir takım yapabileceğini düşünüyordu. Takım arkadaşları, sahada Coutinho’nun bir şeyler yapmasına bel bağlamıştı. O yokken artık daha büyük sorumluluklar almaları gerekecek ve hücum çeşitliliği artacağından rakipleri için Liverpool’u durdurmak daha zor olacaktı. 

Tam da Klopp’un düşündüğü gibi oldu.

Liverpool, 2017/18 sezonunda tüm turnuvalarda 135 gol kaydetti. Kulüp tarihinde bundan daha fazla gol attıkları tek sezon vardı. Toplamda 42 gol atan Salah, ligde kaydettiği 32 golle 38 maçlık bir Premier Lig sezonunda en fazla gol atan oyuncu olarak tarihe geçti. Altın Ayakkabı’nın yanı sıra PFA (Profesyonel Futbolcular Birliği) Yılın Futbolcusu ve FWA (Futbol Yazarları Birliği) Yılın Futbolcusu ödüllerini de kazandı. Salah, Firmino ve Mane’den oluşan hücum üçlüsü 91 gole katkıda bulundular. Coutinho ise Liverpool’un Şampiyonlar Ligi’nde Porto, Manchester City ve Roma zaferlerini uzaktan izledi.

Oxlade-Chamberlain ve Andy Robertson, Liverpool kariyerlerine yaptıkları zorlu başlangıçların ardından parlamaya başladılar. Klopp, taktiksel gelişimlerine yardımcı olmak için antrenmanlarda ikiliyle özel olarak ilgilendi ve “Sizi beş aylığına değil, beş yıllığına aldık.” diyerek onlara olan güvenini yineledi.

En büyük değişim savunmadaydı. Premier Lig’de kalelerini 17 maçta gole kapatarak bu alanda Benitez döneminden beri en yüksek sayıya ulaştılar. Liverpool, Coutinho’nun bonservisi için Barcelona ile anlaşmadan beş gün önce Southampton’ın stoperi Van Dijk’i 75 milyon sterlin karşılığında transfer etti. Hollandalı stoper, takıma sağlayacağı katkıyla Premier Lig tarihinin en önemli transferlerinden biri olduğunu kanıtlayacaktı. 

Liverpool, Jamie Carragher’in emekli olduğu 2013’ten beri defans hattında gerçek bir liderden yoksundu. Böylesine yüksek bir bonservis bedeliyle oyuncu transfer etmek Klopp’un tarzı değildi. Her zaman elit yetenekleri geliştirmeyi, hazır bir oyuncuyu transfer etmeye tercih etmişti. Klopp’un, Pogba transferi hakkındaki yorumları da hafızalardaydı. Van Dijk’ı dünyanın en pahalı defans oyuncusu olarak transfer edince ikiyüzlülükle suçlandı. Güldü ve “Fikrimi değiştirdim mi? Evet. Bu doğru. Ancak fikrinizi değiştirmek, hiç değiştirmemekten iyidir.” dedi.

Transferdeki manzara değişmişti ve Liverpool finansal açıdan Klopp’un nihayet en kaliteli oyuncuları satın alabileceği bir konumdaydı. Kulübün izleme komitesi, 18 aylık periyotta Avrupa’dan 30’dan fazla stoperi takip etti ve Van Dijk tüm metriklerde en üstteydi. Aymeric Laporte, Kalidou Koulibaly ve Jerome Boateng de aday listesindeydi ancak Van Dijk benzersizdi.

Liverpool, Van Dijk’ın transfer sürecinde Manchester City ve Chelsea ile ciddi rekabet hâlindeydi ancak tam bu anda Klopp’un ikna kabiliyeti devreye girdi. Klopp’un görüşmeler sırasında; Van Dijk’ın savunmadaki meziyetlerine olan hayranlığını ve kendisiyle çalışma konusundaki isteğini gizlememesi, Hollandalı milli oyuncuda şüpheye yer bırakmadı. Onu, yarışmacı takım seviyesinden kazanan takım seviyesine çıkmalarına yardım edecek ‘oyunu değiştiren oyuncu’ olarak tanımladı.

Van Dijk ikna edildi ve Haziran 2017’de, gönlünün Liverpool’da olduğunu açıkladı. Ancak Klopp’un sevinci kısa sürdü. İkilinin Blackpool’da görüştüğüne ve oyuncunun Liverpool’a söz verdiğine ilişkin haberler Southampton’ın hoşuna gitmedi. O sıralarda Liverpool henüz Southampton ile resmi görüşmelere başlamamıştı.

Southampton, Premier Lig’e konuyla ilgili şikayette bulundu ve Liverpool’u, illegal bir teşebbüste bulunmakla suçladı. Bir dizi acil toplantının ardından FSG başkanı Gordon geri adım atmaktan başka seçeneği olmadığını düşündü ve resmi siteden “Oyuncuya olan ilgimiz sona erdi.” cümlesini de içeren bir özür mesajı yayımlandı.

Gerçek ise çok farklıydı. Klopp taraftarın bir kısmından gelen çatlak seslere aldırış etmedi ve B planını devreye soktu. Hedefinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Van Dijk’ın beklemeye değer bir oyuncu olduğunu biliyordu. Gordon, arka planda Southampton başkanı Ralp Krueger ile ilişkileri düzeltmeye çalıştı ve planlanandan altı ay sonra Klopp, istediğine kavuştu.

Klopp’un, Van Dijk’in yeteneklerinden şüphesi yoktu ancak anlaşmanın Liverpool’u ekonomik yönden zor durumda bırakmayacak şekilde yapılması gerektiğini de yönetime iletti. Sonuç olarak kulüp tarihinin transfer rekoru kırıldı. Klopp, “Liverpool taraftarının yapması gereken ilk şey, fiyatı unutmak olmalı.” dedi. O dönemde bu açıklama fazla iyimser gözüktü ama Klopp’un yeni savunmacısının birkaç hafta içinde gösterdiği etki fiyatla ilgili tartışmayı bitirdi.

Klopp, Van Dijk ile imzaladıktan dört gün sonra oynayacakları FA Kupası 3. turundaki Everton derbisinde onu yedek oturtmayı planlamıştı. Ancak yoğun bir maç trafiğini geriden bırakan Dejan Lovren ve Ragnar Klavan’ın ikisini de dinlendirmeye karar vererek bu fikrinden vazgeçti. Van Dijk’e sorduğu “Hazır mısın?” sorusuna, anında “Tabii ki.” yanıtını aldı. Hollandalı stoper gece boyunca klasını gösterdi ve Liverpool formasıyla ilk maçında, bitime altı dakika kala Kop’un önünde yükselerek yaptığı kafa vuruşuyla Jordan Pickford’u mağlup ederek takımına maçı kazandırdı. 

Van Dijk, derbi zaferini getiren golü sonrası
(Simon Stacpoole via Getty Images)

“Artık çok fazla peri masalına rastlanmayan dünyadaki bir peri masalı.” dedi Klopp gülümseyerek.

İlk maçından hemen sonra Van Dijk, yeni takım arkadaşlarıyla beraber Dubai’ye bir kaynaşma gezisine çıktı. Bu gezi, aralarındaki bağı güçlendirdi. O seyahatle ilgili “Virgil o zaman herkesle çok yakınlaştı. Bu; bizim ve onun için çok önemliydi. Dubai’den sonra, 3-4 yıldır aynı takımdaymışız gibi görünüyordu.” diyor Mane.

Hava hakimiyeti, ikili mücadelelerdeki sağlamlığı, top ayağındaykenki sakinliği ve mükemmel uzun paslarıyla Van Dijk; takıma soğukkanlılık, organizasyon ve liderlik anlamında büyük katkı sağladı.

Dönemin Liverpool kalecisi Simon Mignolet, “Van Dijk’in kapıdan içeri girdiği gün herkes seviye atladı.” diyor. 

Bir zamanlar zayıflığıyla göze batan savunma, kısa sürede büyük bir güç haline geldi. Van Dijk’in varlığı, Kiev’e giden final yolunda yanındakileri de geliştirdi.

“Virgil ile savunmayı daha ileride kurabiliyoruz. Boş alanlar ve savunma arkasına atılan uzun toplarla nasıl başa çıkacağını bildiğinden daha agresif oynayabiliyoruz. Stoperler sorumluluk alıp savunmayı organize ediyor. İyi bir presin temeli son çizgide iyi pozisyon almaktır ve bu da stoperlerin sorumluluğunda.”” diye açıklıyor yardımcı antrenör Pep Lijnders. 

Van Dijk’in gelişi Klopp’un belirgin bir problemini çözdü ama hâlâ boğuştuğu başka bir sorun vardı.

Loris Karius, 2018 Şampiyonlar Ligi finalinden sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında, “Takım arkadaşlarımdan, taraftarımızdan ve teknik ekipten çok özür dilerim. Yaptığım iki hatayla işleri berbat ettiğimi ve sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum. Keşke zamanı geri alabilseydim ancak bu mümkün değil.” dedi.

Real Madrid arka arkaya üçüncü Avrupa şampiyonluğunu kutlarken gözü yaşlı Karius, bitiş düdüğüyle çimlere çöktü ve o an âdeta yerin dibine girmek istedi.

Son düdüğün ardından Karius
(Chris Brunskill via Getty Images)

Ayağa kalktığında, takımı desteklemeye gelen Kop’tan af dilerken aynı sırada Klopp’un eşi Ulla da Karius’un tribünde ağlayan annesini teselli ediyordu.

Soyunma odasında moraller bozuktu. Liverpool kaptanı Jordan Henderson basının karşısına geçti: “Bu, futbolda yaşadığım en kötü his ancak takımıma ve menajerime inanıyorum. Doğru yönde gittiğimizi düşünüyorum. Şu an bunu söylemek zor ancak gerçek bu. Tekrar Şampiyonlar Ligi finali oynayacağımıza inanıyorum. Tüm yerel kupaları kazanmak için mücadele edeceğiz.”

Kiev’deki ilk yarım saatte Liverpool, beklentiyi aşan bir performans sergilese de sonrasında sertliğin de etkisiyle işler onlar için ters gitti. Salah, Sergio Ramos’un tehlikeli müdahalesi sonucu geçirdiği omuz sakatlığı nedeniyle oyundan çıkmak zorunda kaldı. Real Madrid kaptanı daha sonra ikinci yarının başlarında bu kez Karius’un kafasına dirseğiyle vurdu.

Bundan kısa süre sonra Karius, tarifi zor bir şekilde topu doğrudan Benzema’nın önüne yuvarladı ve Benzema da ayağına gelen fırsatı tepmedi. Mane’nin beraberlik golü kısa süreliğine Liverpool’u umutlandırsa da Gareth Bale’in oyuna girişi hemen etkisini gösterdi. Harika röveşatasıyla takımını tekrar öne geçiren Galli oyuncu, sonrasında uzaktan yaptığı vuruşta Karius topu elinden kaçırınca bitime yedi dakika kala skoru belirledi.

Liverpool’un yaz transfer planlarınde hâlihazırda büyük ilerleme kaydedilmişti. RB Leipzig’den Keita, 52.75 milyon sterlin ödenerek kadroya katıldı. Kiev’deki finalden iki gün sonra Monaco’nun orta sahası Fabinho, 40 milyon sterlin karşılığında transfer edildi. Mücadeleci bir oyuncu olan Brezilyalı, sözleşmesinin bitmesiyle Juventus’a giden Emre Can’ın mükemmel bir ikamesi olarak görülüyordu. 

Ayrıca Lyon’un orta saha oyuncusu Nabil Fekir’in transferini de 53 milyon sterlin karşılığında tamamlamak üzereydiler ancak oyuncunun önceden geçirdiği ön çapraz bağ sakatlığının tedavisine ilişkin şüpheler nedeniyle anlaşma gerçekleşmedi. Coutinho’nun alternatifi olarak düşünülen Fransız milli oyuncu, Liverpool’un transferden vazgeçtiğini açıklamasından birkaç saat önce kırmızı formayla poz verip kulüp televizyonu için röportaj bile vermişti.

Klopp, Fekir’in bonservis bedeli dikkate alındığında bu transferin büyük bir risk olduğu konusunda sportif direktör Edward ve Gordon’la aynı fikirdeydi. Hücum silahlarını güçlendirmek adına Liverpool, önceki sezon küme düşen Stoke City’den Xherdan Shaqiri’yi 13 milyon sterlinlik serbest kalma bedelini ödeyerek kadrosuna kattı.

Klopp için en büyük ikilem kaleci durumu ve Kiev finalden sonra perişan hâldeki Karius’a yaklaşımın nasıl olacağıydı. Klopp’un niyeti, Mainz’dan transfer ettiği vatandaşının yaralarını sarmak ve ona kapıyı göstermek yerine Liverpool kariyerini onarmaktı.

Finalden dört gün sonra Klopp, Franz Beckenbauer’den bir telefon aldı. Karius’un finaldeki ilk hatasından kısa süre önce Ramos’un müdahalesiyle kafasına aldığı darbe sonucu beyin sarsıntısı geçirmiş olabileceğine dair Klopp’u uyardı. Bu, o sıralarda ABD’de tatilde olan Karius için tuhaf olaylar zincirini başlattı ve kendisine kontroller için Boston’daki bir hastanede uzmanlara görünmesi gerektiği söylendi.

Beyin taramaları, Karius’ta nesnelerin yerini kavrayamamasına neden olabilecek ‘görsel-alansal (vizüospasyal) fonksiyon bozukluğu’ olduğunu gösterdi. Liverpool, test sonuçlarına göre Karius’un, 30 sarsıntı belirtisinden 26’sını gösterdiğini açıkladı.

Ramos’u ‘gaddar bir güreşçi’ olarak tanımlayan Klopp, konuyla ilgili “Dünyanın geri kalanının ne yaptığı umrumda değil. Bunu bir bahane olarak kullanmıyoruz, sadece durumu açıklıyoruz. O zaman Karius tek kelime etmedi ama bu normal. Sorumlunun %100 kendisi olduğunu düşündü.” açıklamasını yaptı.

Klopp, Karius için yeni bir başlangıçtan bahsetmişti. Ancak sezon öncesi hazırlıklarında, Kiev’i anımsatan cinsten hatalarına devam eden kalecinin özgüveni yerle bir oldu. Klopp’un artık net bir karar vermesi gerekiyordu.

Aslında Liverpool, Şampiyonlar Ligi finalinden uzun zaman önce yeni bir kaleci transferi üzerinde çalışmaya başlamıştı.

Klopp, kalecileri Mignolet ve Karius’a tam olarak güvenmiyordu. 2017/18 sezonunun büyük bölümünde ikisini değişmeli kullandı. As kalecisini Karius olarak belirlemesi Şubat ayını buldu. Bu süreç iki kaleci için de belirsizlik ve bir derece dargınlığa neden olabilecek bir durum yaratıyordu. Karius, önünde Van Dijk oynamasına rağmen zayıf halkaydı. Kaleci antrenörü John Achterberg, potansiyel transfer hedeflerinden biri olarak uzun zamandır Roma’dan Alisson’a dikkat çekiyordu.

Alisson’un potansiyelinden ilk olarak 2013’te, Brezilyalı arkadaşı Alexander Doni’nin vasıtasıyla haberdar oldu. Doni; Kenny Dalglish ve Rodgers dönemlerinde kısa süreliğine Liverpool forması giymişti. Achterberg’e, “Internacional’deki (Brezilya ekibi) genç kaleciye dikkat et. O büyük bir yetenek.” dedi.

Achterberg’in Alisson’a ilgisi, 2016 yazında oyuncunun Roma’ya katılmasıyla daha arttı. Brezilyalı kalecinin, 2017/18 Şampiyonlar Ligi grup aşamasında Chelsea ve Atletico Madrid’e karşı gösterdiği performans Klopp’u ikna etti. Tüm sahaya hakimdi ve Liverpool’un eksikliğini çektiği kaleden oyun kurma ihtiyacını karşılayacaktı. Klopp, onu ‘dönüştürücü’ olarak tanımlamıştı. 

İlk olarak Roma sportif direktörü Monchi ile Şubat 2018’de başlayan görüşmeler, İtalyan kulübünün taleplerinin hızla artması sonucu bozuldu. Önceki yıl Anfield’ın yolunu tutan Salah’ı ucuza sattığına inanan Roma’nın ‘Salah vergisi’ istemesi işleri zorlaştırdı. İtalyan kulübün Mayıs ayında Alisson için biçtiği 90 milyon sterlinlik değere Edwards yanaşmadı ve süreç Temmuz ortasına kadar uzadı. Tıpkı Van Dijk’ta olduğu gibi Klopp hedef düşürmeyi kabul etmedi. Stoke’tan Jack Butland ve Burnley’den Nick Pope’un da ismi geçiyordu ancak Klopp için tek hedef Alisson’du.

Roma’nın geri adım atarak oyuncu için istediği bedeli düşürmesiyle Liverpool, 65 milyon sterlin karşılığında transferi bitirdi. Alisson artık tarihin en pahalı kalecisiydi, ta ki Kepa Arrizabalaga’nın üç hafta sonra Chelsea’ye transferi tamamlanana kadar.

Michael Edwards bir kez daha başarılı olmuştu. Pazarlık kabiliyetini sadece oyuncu alırken göstermiyordu. Benteke (£32 milyon), Jordon Ibe (£15 milyon), Sakho (£26 milyon) ve Dominic Solanke (£19 milyon) gibi kadroda istenmeyen oyuncuların satışından iyi bir gelir elde etmeyi de başarmıştı. Klopp döneminde, gelen oyuncular için 400 milyon sterlinden fazla harcama yapılmasına rağmen net harcamanın 90 milyon sterlin civarında olmasının nedeni de buydu.

Bununla birlikte Edwards, ilgi odağı olmaktan kaçınıyor. Klopp’a kıyasla çok farklı bir karaktere sahip ancak birbirlerine fazlasıyla saygı duyuyorlar. Üst düzey bir kulüp yetkilisi, ikilinin ilişkisiyle ilgili “Birbirleriyle yarışıyorlar. Bu çok sağlıklı bir ilişki.” diyor. 

Liverpool, yapbozun son parçasını Alisson gibi elit bir oyuncuyla tamamladı. Karius kiralık olarak Türkiye’den Beşiktaş’a gönderildi. Liverpool sezona başlarken kaleci konusunda büyük bir gelişim kaydetmişti.

“Önceden Anfield tribünleri kalecilerden yana çok endişeliydi ama Alisson bunu değiştirdi.” diyor kaleci antrenörü Achterberg.

Alisson, gelişinin üzerinden 1 yıl geçmeden Şampiyonlar Ligi’ni ve Copa America’yı kazandı. Kalesini 21 maçta gole kapatarak Premier Lig Altın Eldiven ödülünü kazanırken hem UEFA hem de FIFA tarafından yılın kalecisi seçildi.

Klopp’un Melwood’da sürekli Queen’in ‘Radio Ga Ga’ parçasının melodisiyle “İhtiyacın olan tek şey Alisson Becker.” diye mırıldanması sürpriz değil.

Liverpool tarihinin en iyi kalecisi kabul edilen Ray Clemence, Alisson için “Zor şeyleri kolay gösteriyor. O, bir kalecide olmasını istediğiniz her şeye sahip. Kritik anlarda büyük kurtarışlar yapıyor.” diyor. 

Aralık 2018’de Anfield’da Napoli ile oynanan Şampiyonlar Ligi grup maçının uzatma dakikalarına kritik kurtarışlarından birini yaptı. Top, Arkadiusz Milik’ün önüne düştüğünde yürekler ağızlara gelmişti. Milik beraberliği yakalamak ve Liverpool’u turnuva dışına itmek için büyük bir şansa sahipti. Ancak Alisson, kısa mesafeden gelen şuta gösterdiği müthiş refleksle Milik’e gol izni vermedi.

Alisson'dan dev kurtarış
(Paul Ellis via Getty Images)

Klopp maçtan sonra “O kurtarış için söyleyecek sözüm yok. Hayatımızı kurtardı. Onun bu kadar iyi olduğunu bilseydim iki katı para öderdim.” diyecekti.

Bu kurtarış haklı olarak Klopp döneminin en önemli anlarından biri olarak görülüyor. O kurtarış olmasaydı, Barcelona karşısındaki mucizevi geri dönüş ve Madrid’deki zafer gecesi olmazdı. Süper Kupa, Kulüpler Dünya Kupası ve Premier Lig şampiyonlukları da yaşanmazdı.

“Biz hâlâ Rocky Balboa’yız, Ivan Drago değiliz.” demişti geçtiğimiz sezonun öncesinde Klopp.

Rocky filmlerinin büyük bir hayranı olan Liverpool menajeri, 170 milyon sterline mal olan yıldızlarla güçlendirdiği kadrosuyla son şampiyon Manchester City’ye 25 puan fark attıktan sonra hâlâ ‘underdog’ olduğunu iddia etmiyordu. Klopp’a göre Rocky gibi bir zafer kazanmak istiyorlarsa fedakârlıktan kaçmamalılar ve tüm rakiplerinden daha çok çalışmalılardı.

Takımı hem bedenen hem zihnen üst seviyeye çıkarmak ve önlerindeki zorlu mücadelelere en iyi şekilde hazırlamak istiyordu. Fransa’nın Evian şehrindeki sezon öncesi kampındaki üç kısımdan oluşan antrenmanlar zorlu geçiyordu. Sabah koşuyla başlayan günler; öğle ve akşam antrenmanlarıyla devam ediyırdu. Klopp, yorgunluktan çimlere uzanan oyunculara, “Şu an yorgun hissediyorsanız bir de akşamı bekleyin. Yorgunluğu asıl o zaman göreceksiniz.” dedi.

Yeni transferlerin yanı sıra Klopp’un teknik ekibinde de önemli değişiklikler vardı. Mainz, Dortmund ve Liverpool’da 17 yıl boyunca yardımcılığını yapan Zeljko Buvac, Şampiyonlar Ligi yarı finalindeki Roma eşleşmesinin rövanşından kısa süre önce Nisan ayında görevinden ayrıldı. Başlarda Liverpool, Boşnak teknik adamın yokluğunun ‘kişisel nedenlerden’ dolayı yalnızca sezon sonuna kadar süreceğini açıkladı ancak Klopp’un ‘Beyin’ olarak tanımladığı Buvac’ın geri dönmeyeceği kısa sürede açığa çıktı.

Klopp’la aralarında ciddi bir sorun olmamasına rağmen Buvac, sezon boyunca mesafeli davranmayı tercih etti. Oyuncular; takım konuşmalarında ve taktik tartışmalarında Buvac’ın artık kısıtlı bir rol aldığını fark etti. O günler hakkında konuşan bir oyuncu, “Buvac’ın kalbi artık oraya ait görünmüyordu.” dedi.

Buvac, teknik ekipteki kişi sayısının artışıyla kendisinin sorumluluklarının azaldığını düşündü. Yardımcı antrenör Lijnders’in etkisi, Hollanda’nın NEC Nijmegen takımına teknik direktörlük olarak gittiği Ocak 2018’den önce artmıştı. Klopp, Buvac’ın ayrılışının özel bir mesele olduğunu söyleyerek konu hakkında konuşmayı her zaman reddetti.

Bazıları Liverpool’un, Buvac olmadan nasıl başarıya ulaşacağını sorguladı. Cevap netti. Buvac’ın varisinin antrenörlük zekası, tutkusu ve becerisi oldukça yüksekti. Klopp, 2014 yazında 16 yaş altı takımı antrenörü olarak Liverpool’a katılan ve ertesi yıl Rodgers tarafından yardımcı antrenörlüğe getirilen Lijnders’in NEC Nijmegen’den ayrılıp kulübe dönüşüyle ekipteki boşluğu çabucak doldurdu. Oyuncular arasında popüler bir figür olan futbol tutkunu Hollandalı, Kiev’deki finalden birkaç hafta önce, sonraki sezondan itibaren Klopp’un yardımcı antrenörü olmayı kabul etmişti.

“Jürgen, antrenman sürecinin tamamı için beni görevlendirdi. Bu benim için çok önemliydi. Liverpool’dan ayrı geçirdiğim zaman, kendimle ilgili düşünmem açısından iyi oldu. Nasıl çalışmak istediğim ve başarıya ulaşmak için neyin belirleyici olduğu hakkında daha netttim. Artık taviz yoktu. Antrenmanlar benim sorumluluğumda. Futbolcuları her gün yaptığımız işe inandırıyor ve mutlu olmalarını sağlıyoruz. Haftalık belli bir planımız var ve her yerde aynı şekilde, %100 enerjiyle oynuyoruz.” diyor Lijnders. 

Geçmişte Mainz’da scout şefiyken Klopp’la beraber çalışan ‘Göz’ lakaplı Krawietz, Lijnders ile birlikte yardımcı antrenörlük görevini üstlendi. Lijnders, zamanının büyük bölümünü antrenman seanslarını planlamak ve yönetmekle geçirirken Krawietz’in uzmanlık alanı video analizi. Dolayısıyla birbirlerini iyi tamamlıyorlar.

“Beraber çalışıyoruz ve birbirimizle sürekli bilgi alışverişi içindeyiz. İyi bir liderle her şey daha kolay ancak hayat yine de bir takım sporu. Elimizden geldiğince Jürgen’e yardımcı oluyoruz. Büyük işler başarmak için birbirimizin gücünden faydalanmamız gerektiğini biliyoruz. Krawietz, dünyanın en iyi analistlerinden biri ve Jürgen’in tarzını çok iyi biliyor. Her maç hazırlığında imzasını görmek mümkün. Rakiplerin zayıflıklarıyla ilgili yaptığı hazırlık ve araştırmalarla Jürgen’le bana yardım ediyor. En iyi futbol analistleri, karmaşıklaştırmak yerine basitleştirir. Burada geniş özgürlüklerle desteklenmiş bir hazırlık ve başarı kültürü var.” diyor Lijnders.

Tıpkı Lijnders’in, düzenli olarak yaptıkları padel tenis maçlarında Klopp’u zorladığı gibi Klopp da kendi ofisindeki toplantılarda aynı şeyi ona yapıyor. Klopp şakşakçılardan hoşlanmaz. Takım seçimi ve taktiklerinin sorgulanmasını, tartışılmasını ister.

Lijnders, “Aramızda müthiş bir uyum var. Jürgen gerçek bir lider. İlham veren ve motive edici biri. ‘İnsanlar, onları ne kadar önemsediğinizi anlayana kadar ne kadar bildiğinizi umursamazlar.’ diye bir söz vardır. Bana göre Jürgen’le çalışan herkes, Jürgen’in onları ve gelişimlerini ne kadar önemsediğini hissediyor. Egosu yoktur, sadece doğru şeyi yapmak için çalışır.” diyerek sözlerini noktalıyor.

2018 yazında Klopp, Liverpool’un oyun planında yapılacak ince değişiklikler hakkında Lijnders ve Krawietz’le enine boyuna konuştu. Liverpool, izlemesi zevkli bir takımdı ancak Klopp, tempolarını koruyup gerçekçi bir şampiyonluk adayı olmak istiyorlarsa evrilmeleri ve daha kontrollü oynamaları gerektiğini düşündü.

“Oyunu daha fazla kontrol etmeliyiz. Herkes oyun yoğunluğumuzu konuşuyor ama bazen o kadar çok koşuyoruz ki ‘Hadi, biraz sakinleşin lütfen.’ demek zorunda kalıyorum.” dedi Klopp.

Klopp; rakiplerin Firmino, Salah ve Mane’ye boş alan bırakmamaya daha dikkat edeceklerini biliyordu. Dolayısıyla Liverpool’un farklı silahlara da ihtiyacı vardı. Hedeflediği önemli noktalardan biri duran top organiasyonlarıydı. İstatistikler ona Liverpool’un bu yönden ortalama bir takım olduğunu gösteriyordu. Bu onların zayıf tarafıydı ve bununla başa çıkmaya çalışırken de oldukça zorlanıyorlardı.

Van Dijk’in hava hakimiyeti ile Trent Alexander-Arnold’un duran toplardaki ustalığı, Liverpool’un gücüne güç katabilirdi. Lijnders ve Krawietz’i bu plana uygun düzenlemeleri yapmakla görevlendirdi.

Klopp, Krawietz, Lijnders, Achterberg
(Roland Krivec via Getty Images)

“Böyle istedim çünkü daha önce iyi bir duran top takımına sahip olmamıştım. Bu yönümüz güçlü değildi ve buna odaklanmak istedik.” diyor Klopp.

Geçtiğimiz sezon Liverpool, duran toplardan bulduğu 29 golle bu istatistikte Premier Lig’in zirvesindeydi. İkinci sırayı paylaşan Bournemouth ve Manchester United ise 21 gol kaydetmişti.

Klopp, taç atışı antrenörü Thomas Gronnemark’ın yaptığı işi bir Alman gazetesinden öğrendikten sonra kendisini dâhil ekibe dahil etti. O dönemde yorumcular bu transferle dalga geçmişti ancak Danimarkalı antrenör, Liverpool’un topla daha çok oynamasına ve topu daha hızlı geri kazanmasına katkı sağladı.

“Jürgen’le tanışıncaya kadar durum benim açımdan sinir bozucuydu. Taçtan nasıl pozisyon alınacağı ve nasıl şans yaratılacağı konusunda her şeyi biliyordum ama bunları dinlemek isteyen yoktu. Sadece uzun taç atmakla ilgileniyorlardı. Çalışmalarımı ciddi anlamda dikkate alan ilk kulüp Liverpool’du. Bu benim için büyük bir dönüm noktasıydı. Liverpool, tüm bilgi birikimimi kullanabildiğim ilk kulüp oldu. Bu, kulübün kültürü ve zihniyeti hakkında çok şey anlatıyor. Jürgen yenilikçi biri. O, her şeyi bilemeyeceğini söyleyen ve kulübü ileri götürecek bilgiye sahip insanları dinlemeye istekli bir lider.” diyor Gronnemark.

7 Mayıs 2019 Salı sabahı oyuncular kantinde kahvaltı ediyordu. Manchester City’li Vincent Kompany’nin, önceki gece Leicester’a 70. dakikada attığı kritik golün tekrarı televizyonda dönüyordu. Bu gol, Liverpool’un kalbine saplanan bir hançerdi. Şampiyonluk yarışı son haftaya kalmıştı ancak kontrol kendilerinde değildi. Klopp içten içe yarışın bittiğini biliyordu.

Ancak üzülmenin sırası değildi. Klopp’un, oyuncuları Şampiyonlar Ligi 2. tur rövanşında Barcelona ile Anfield’da karşılacakları maça konsantre etmesi gerekiyordu. Nou Camp’taki 3-0’lık yenilgiden sonra Liverpool’un turu geçmesine pek ihtimal verilmiyordu. Ayrıca Lionel Messi ve arkadaşlarının karşısına sakatlıklarından dolayı Firmino ve Salah’tan yoksun çıkacaklardı. Salah maçta forma giyemese de ‘Asla Vazgeçme’ yazılı tişörtüyle tribündeki yerini aldı.

Otelde yapılan maç öncesi toplantısında Klopp, oyuncularına seslendi: “Tüm dünya bunun imkânsız olduğunu söylüyor. Dürüst olalım, büyük ihtimalle de imkânsız. Peki bu, sizden dolayı mı imkânsız? Aksine, siz olduğunuz için hâlâ bir şansımız var.”

“Klopp hep doğru zamanda doğru kelimeleri seçer.” diyor kaptan Henderson. Bir ay önceki Southampton maçından önce, takımdaki geleceğinden endişe duyduğundan Klopp’la konuşmak istemişti. Yaptıkları uzun görüşmenin ardından takımdaki rolü yeniden tanımlandı. Klopp, 6 numara olarak kullandığı Henderson’ın, Rodgers dönemindeki 8 numara rolüyle tekrar parlayabileceğini söylemiş ve bu fikir İngiliz oyuncunun da aklına yatmıştı. Hemen sonrasında Soton deplasmanında Henderson’ın da gol attığı maçı 3-1 kazandılar. Klopp’un yönetim becerisi yine sonuç vermişti. Bu görüşmeler aynı zamanda fikirlerinin tartışılmasına açık oluşunun da bir işaretiydi.

Henderson, takımın Barcelona maçı öncesindeki havasıyla ilgili “Hepimiz otelden heyecanlı ve başarabileceğimize inanarak ayrılmıştık.” diyor.

O gece Anfield, tarihindeki en güzel gecelerden birine ev sahipliği yaptı.

Divock Origi’nin başlattığı geri dönüş, Wijnaldum’un ikinci yarıda peş peşe gelen iki golüyle devam etti ve eşleşmede eşitlik sağlandı. Sonrasında bitime 11 dakika kala Alexander-Arnold, Liverpool tarihinin en ünlü kornerini kullandı.

Çabuk kullandığı korner, Origi’nin soğukkanlı son vuruşu ile ağlarda noktalandı. Klopp ve ekibi, Barcelona’nın duran toplarda organize olmasının zaman aldığını fark etmişti. Bu nedenle Lijnders, top toplayıcı çocuklara, Liverpool rakip yarı sahadayken topu oyunculara hızlı ulaştırmaları konusunda talimat vermişti. Ve genç takım oyuncularından 14 yaşındaki Oakley Cannonier, gole ihtiyacı olan Liverpool korner kazandığında üzerine düşeni yapmıştı.

Trent, Origi'nin Barcelona'ya attığı gol öncesi korner kullanmaya hazırlanırken
(Rich Linley via Getty Images)

Detaylara gösterilen özene bir göz atalım.

Birkaç hafta öncesinde Klopp, City’nin hızına ayak uydurmalarını sağlayan, ligde son dakika golleriyle gelen galibiyet serisinin ardından oyuncularını ‘mental canavarlar’ olarak tanımladı.

Alexander-Arnold, “Bu ruh ve birlikteliğin kaynağı Klopp. Son anlarda bu kadar fazla gol atmamız tesadüf değil. Hiç vazgeçmiyoruz ve kondisyonumuz üst düzeyde.” diyor.

Liverpool, son dokuz lig maçını kazanmasına ve 97 puanla kulüp rekorunu kırmasına rağmen Premier Lig şampiyonluğunu yalnızca 1 puan farkla elinden kaçırdı. 22’şer golle sezonu tamamlayan Mane ve Salah, Arsenal’li Pierre-Emerick Aubameyang ile Altın Ayakkabı’yı paylaştı. Kalp kırıcı bir sondu ancak Klopp takıma bir perspektif kazandırmıştı.

“Kazanmak için ilk şansımızdı, son değil.” diyerek oyuncularına olan güvenini yineledi. Artık önlerinde Madrid’de Tottenham’la oynayacakları bir Şampiyonlar Ligi finali vardı. 

Liverpool teknik ekibi üç haftalık hazırlık sürecinde her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündü. Lijnders, oyun stili ve dizilim yönünden Pochettino’nun ekibine benzeyen Benfica B takımı ile Marbella’da basına kapalı bir hazırlık maçı bile organize etti. Madrid’de, Kiev finalindekinin aksine takımda bir gerginlik belirtisi yoktu. Klopp o kadar rahattı ki final günü öğleden sonra oteldeki odasında iki saatlik bir uyku bile çekmişti.

Liverpool’un nihayet sonunu getiremeyenlerden kazananlara terfi ettiği gece, Klopp da kendisinin finallerdeki altı maçlık kaybetme serisine son verecekti.

Salah’ın maçın başındaki penaltısı ve Origi’nin 87. dakikadaki golüyle Liverpool, tarihinde altıncı kez Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaştı. Sonrasında Klopp sahneye çıktı: “Altıncı şampiyonluğu konuşalım bebeğim! Daha önce hiç böyle bir takım gördünüz mü? Enerjileri bitmesine rağmen sonuna kadar savaştılar. Şampiyonluğu herkesten çok hak ettiler. Hayal edebileceğim en güzel sona sahip, yoğunluğu yüksek bir sezon oldu.” 

Birkaç dakika öncesinde oyuncular, Klopp’u defalarca havaya fırlatmıştı. Onlara inanan ve potansiyellerini açığa çıkaran adam için sıcak bir kutlamaydı.

Klopp, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu sonrası havaya fırlatılırken
(Laurence Griffiths via Getty Images)

Klopp hakkında konuşan Liverpool başkanı Tom Werner, “Ne kadar olağanüstü bir teknik direktör olduğundan bahsedebiliriz ancak kutlamalar sırasında oyuncularıyla arasındaki sevginin büyüklüğünü de hissediyorsunuz. Jürgen bu kadar iyi bir menajer olmasaydı muhtemelen harika bir psikolog olurdu. O, oyuncuların içindeki cevheri ortaya çıkarıyor.” diyor.

Van Dijk ve Alisson, ikisi de finalde harikaydı. Öyle ki Van Dijk, PFA Yılın Futbolcusu ödülünün yanına UEFA Yılın Futbolcusu ödülünü de ekledi ve Ballon d’Or oylamasını ikinci sırada tamamladı.

Kulübün final sonrası düzenlediği özel partideki kutlamalar sabaha kadar sürdü. Klopp ve aralarında Alman rock yıldızı Campino’nun da bulunduğu arkadaş grubu, önceki yıl Kiev'de besteledikleri parçanın devamını getirdiler.

Madrid'den selam gönderiyoruz
Bu gece altıncıyı kazandık
Liverpool'a kupayı geri getirdik
Çünkü yapacağımıza söz verdik

Yarım milyondan fazla coşkulu taraftar, finalin ertesi günü zafer turu için Liverpool sokaklarını doldurdu.

Klopp, “O gün sokaklardaki duygu, heyecan ve sevgiyi şişelere doldurabilseydik dünya daha iyi bir yer olurdu.” diyor. 

Liverpool’un Premier Lig’deki şampiyonluk mücadeleleri hep hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı. Takip eden sezonlarda da yıldız oyuncuların gemiyi terk etmesi ve hatalı transferler nedeniyle mücadeleyi sürdüremeyip gerilemişlerdi.

Liverpool için 2019 yazı, önemli oyuncuların sözleşmelerinin uzatılması dışında sakin geçti. Klopp, Anfield'ı, dünya çapında yetenekler için Avrupalı devlere gitmeden önceki bir basamak olmaktan çıkarıp bir varış noktası hâline getirmeyi başarmıştı. 

Temmuz ayında yeniden toplandıklarında oyuncularına verdiği mesaj netti: “Açgözlü olalım.” Onlara henüz en iyi seviyelerine ulaşmadıklarını söyledi. Hâlen büyük gelişme kaydedebilecek bir takımdılar. Antrenmanların yoğunluğu ve kalitesi, teknik ekibin takımın ilerlemesinin devam edeceğine dair güvenini tazeledi.

“Büyük başarılar her bakımdan inancı ve güveni artırır. Kendinizi daha güçlü hissedersiniz. Daha fazla ödül kazanmak amacıyla savaşmak için gerçek bir açlık hissedersiniz.” diyor Lijnders. 

Klopp, ekibine spor psikoloğu Lee Richardson’ı da ekledi. Ayrıca Alman sörfçü Sebastian Steudtner'ı stresle başa çıkma yöntemleri ve nefes açma teknikleri hakkında konuşması için sezon öncesi kampında kadroyla buluşturdu. Takıma faydası dokunabilecek hiçbir detay atlanmıyordu.

Önceki sezon Liverpool, yeni yıla girerken yedi puan farkla önde götürdüğü şampiyonluk yarışında tökezleyip avantajını kaybetmişti. Bu kadar çok istedikleri bir şampiyonluğun ellerinden kayıp gitmesinden korkmalarından doğan endişe hâli, hem soyunma odasına hem de tribünlere yayılmıştı. 

Bu kez aynı senaryo tekrarlanmayacaktı.

2019/20 sezonunda Liverpool, istikrarıyla rakiplerini şaşkına çevirdi. Bazen zorlanarak, bazen ezerek kazandılar ama hep kazandılar.

Rekor üstüne rekor kırdıkları bir sezon geçirdiler. Klopp'un öğrencileri, ligin ilk 27 haftasında alabilecekleri 81 puanın 79'unu topladılar. Premier Lig tarihinin en uzun ikinci yenilmezlik serisine imza attılar. Ayrıca ligde bir sezonda üst üste en fazla maç kazanan takım rekoruna (18 maç) ortak oldular. Öte yandan UEFA Süper Kupası ve Dünya Kulüpler Kupası'nı kazanırlarken Klopp da FIFA tarafından 2019 yılının en iyi teknik direktörü seçildi.

Klopp, sözleşmesinin biteceği 2022 yılından sonra teknik direktörlüğe ara vermeyi düşünüyordu. Ancak kulübün geleceğiyle ilgili o kadar heyecanlıydı ki FSG’nin de hoşuna gidecek şekilde sözleşmesini iki yıl uzattı. “Hayatımızın en güzel zamanlarını geçirmeye çalışalım.” dedi.

Sezon sonunda Liverpool, 19. lig şampiyonluğunu kazandı. 30 yıllık hasret son bulmuştu. Kulüp efsanelerinden Steven Gerrard'ın, Anfield'a Klopp heykeli dikilmesini istemesi sürpriz değil.

Akıllıca transferler, taktiksel gelişim ve insan yönetimindeki ustalık…

Robertson ve Alexander-Arnold'ın Avrupa'daki en yetenekli iki bek hâline gelmesi, Alisson'un güven veren varlığı ve Van Dijk, Joe Gomez, Matip üçlüsünün savunma gücü… Henderson, Fabinho, Wijnaldum, Milner ve Oxlade-Chamberlain’ın ortaya koyduğu enerji, dinamizm ve kontrol; Salah, Mane ve Firmino'nun hücum gücüyle birleşti.

Bu oyuncuların nereden geldiklerine ve şimdi nerede olduklarına bakın. 

Bu şüphesiz kolektif bir çabanın ürünüydü ancak Liverpool’un son beş yıldaki heyecan verici dirilişinin merkezinde eşi benzeri olmayan bir kişi vardı.

Hayalleri gerçeğe dönüştüren dâhi: Jürgen Klopp.

* James Pearce ve Simon Hughes tarafından kaleme alınan bu yazının orijinali Ocak 2024'te The Athletic'te yayımlanmıştır.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Çernobil Faciasının Yok Ettiği Futbol Takımı: FC Pripyat

Gerçek Pierre'i Tanımak İster Misiniz?

33 Yıl Sonra Şampiyon: Hiçbir Şehir, Kahramanlarını Napoli Gibi Sevemez